Yaşadığımız dönemde olağanın dışında kültürler bir değişim
süreci içerisindedir, ancak bu normal bir değişim süreci değildir.Bu süreç
kültürlerin çoğu geleneğini yok eden bir süreçtir, özellikle çok fazla etnik
kökene sahip ülkelerdeki bu değişimin algılanması ise bireyin eğitimi ve
dünyayı ne kadar görebildiği ile alakalıdır.Ülkelerdeki etnik gruplar başta
suçluyu devlet olarak algılamakta ancak değişimin evrensel olduğunu
görebilenler bu konunun devletler ile alakasının olmadığı, devletlerin bu
konuya bu dönemde eğilmediklerini algılayabilirler.
Diğer dönemlerde devletlerin bu konuya eğildikleri ele aldıkları
dönemler elbette olmuştur.Zaten birey de yine böyle bir döngünün içerisine
girdiğini düşünmektedir.Tarihte olmuş bir olaylar zincirinin içerisine yeniden
girdiğini düşünerek etnik milliyetçiliğini ateşlemektedir, ancak farkında
olmadığı bu değişimin evrensel olduğudur.
Değişim kimi zaman bazı
geleneklerden kurtulmak kültürümüzü yeniden tanımlamak demek olsa da, bu
değişimin pozitif ve negatif yanlarının olması özellikle dikkat edilmesi
gerektiğinin de göstergesidir.Bu evrensel değişim aslında bize bir kavram daha
hediye etmiştir bu kavram ‘’ Z Kuşağı ‘’ kavramıdır.Bu kavram üzerinden bu
kavramı temsil eden bireylerin kültür algısını incelemek ise çok ayrı
derinlemesine yapılması gereken bir çalışmadır aslında.Diğer yandan bu kuşağın
bir noktadan sonra yeni bir kültür ile yaşamlarına devam etmesi ise dünyanın
değişiminin göstergesidir.
Yerli üretim tanımının değişmesi
bize dünyadaki bu kültürlerin bazı geleneklerinden vazgeçtiğinin ekonomik
olarak yansımasıdır, diğer yandan dünyanın kültürler açısından yavaş yavaş da
olsa bir bütünleşme sürecine girdiğini göstermektedir.Bu tanımlama öncesinde
üretimde her parçanın yerli olmasına dayalı iken, bugün parçaların en iyilerini
kullanmak suretiyle üretimin gerçekleştirilmesi yerli üretimin gerçekleşmesi demektir.Buradaki
kavram olarak yerli üretim kavramındaki önemli nokta bir değişim göstermiş ve
kavramın tanımlaması değişmiştir.
Dünyanın bir bütün olması en azından
kültürel olarak bir bütün olması elbette bilime en çok yatırım yapan
milletlerin ve jeopolitik önemi olan ülkelerin bir arada olmasını
gerektirir.Jeopolitik kavramı çok yönlü bir kavram olduğu için bu kavramın devletten
topluma siyasetten dış ilişkilere her alanı etkilemesi günümüzde gayet
doğaldır.Önemli noktalardan biri olan diplomasinin dilini dahi bilgiye dayalı
bir dil olarak ele alan bu yaşadığımız dönem, aynı zamanda artık
diplomatlarımızın kalitesini diplomatlarımızın diğer kültürler ile iletişime
geçtiğinde o kültürleri ne kadar tanıdığı ve tanıdığını ne kadar yansıttığı ile
ölçülmektedir.
Bizim gibi jeopolitik öneme sahip sınırları
olan ülkenin diplomat yetiştirmekte özenle davranması gayet doğaldır.Diplomasi
dünyamızda gerçekten ülkemize çok avantajlar kazandıracak bir dildir.Kültürler
ise bu dile yardımcı şekilde ilerleyecek değişecek ve hatta diplomasiyi de
yeniden şekillendirecek normlardır.
Salih Yücel GÜR