9 Eylül 2016 Cuma

Toplumların Uluslaşmasında Engeller




Toplumların Uluslaşmasında Engeller



İngilizler o kadar güzel fitne tohumları ekmiş ki coğrafyamıza, bugün bile hala bu tohumlar birer fidan halinde ülkenin her damarında hissedilmektedir.


Toplumların uluslaşmasının engellerinden önce gerekliliğini açıklamak gerekmektedir. Bu gerekliliğin başında elbette milli bir ekonomi gelmektedir. Bu milli ekonomi sonucunda yine milli bir eğitim ( gerçek bir eğitim modeli ) milli bir ekonomi modelini takip edecektir.

Toplumların Uluslaşmasında engelleri üç ana başlıkta kabaca ele alabiliriz:



1-) İdeolojik Kırılmalar




2-) Dini Kırılmalar




3-) Etnik Kırılmalar



Bu kırılmalar sayesinde toplumlar birbirinden uzaklaşmakta hatta ve hatta birbirlerine aynı ülkede yaşadıkları halde kin beslemektedirler. Bu tür yanlış ve uluslaşmamış farklı kültürlere mensup toplumların olduğu ülkelerde kaos ortamının eksik olmaması gayet normaldir.


Aynı coğrafyayı paylaşmak sanıldığı kadar kolay değildir. Özellikle günümüzde hiç değildir. Günümüzde derken toplumdaki bireyin kendi toplumunu tanıma ve geliştirme isteği ile ülkesinin ileriye götürme isteği arasında sıkışıp kalmasındadır sorun. Ancak her alanda olduğu gibi bu alanda da ülkemizde yine kavram kargaşası yaşanmaktadır. Bu yüzden bir yandan toplumuna sırtını döndüğünü düşünen birey ülkesinin ileriye gitmesi için çalışırken aslında yine toplumunu ileriye götürebilmektedir.


Buradaki en önemli olay yine algıdır elbette. Toplumların algılarını yönetmek demek toplumların yönetilmesi demektir. Ülkemizdeki sorunların temelinin oluşmasında geçmişte atılan tohumların bugün hatalı bir algı halini alması kuşkusuz en büyük katkıyı sağlamıştır.


Kırılmalar bölümünde üç kırılma olarak ele aldığımız bu kırılmaları sizde inceleyebilir ve sizde mensubu olduğunu ideolojiye, dine ve etnik kökeninize göre sizde kendi kırılmanızın hangi karşı ideoloji hangi karşı din ( yada mezhep ) hangi karşı etnik köken olduğunu tespit edebilirsiniz.


Kırılmaları tek tek incelememize gerek var mı sizce ?



Salih Yücel GÜR 

Bilimci Bilimi Niçin Yapar ? Celal ŞENGÖR














































Bir Toplum Nasıl İntihar Eder ? Celal Şengör

Türkiye bir bilim ülkesi değildir. Ürettiği bilim de birkaç kişisel istisna dışında dünya ölçeğinde tamamen ihmal edilebilir düzeydedir. Türkiye'nin bu bilim fakirliği, sanayisine ve ticaretine de yansımıştır. Özgün hemen hiçbir sanayi ürünü olmayan Türkiye, ticarette de, tarımda da gariban olup, örneğin yazılım oluşturmak gibi akıl ve bilgiden başka hiçbir sermaye istemeyen son derece kolay ve getirisi büyük bir işi dahi yapamamaktadır. Türkiye'de (askerlik hariç) hemen hiçbir konuda bir ehil insanlar sınıfı yoktur. 

Türkiye bu zavallı duruma 1946'dan sonra düşmüştür. Çünkü 1946'dan sonra ülke idaresi tam cahillerin eline geçmiştir. 1920'lerden beri gelen Atatürk'ün elit idaresinden intikam almaya azmetmiş bu kırsal güruh, Türkiye'yi gerçek bir felâkete sürüklemiştir. Ülkedeki tüm sözümona "gelişme" dünya gelişme hızının çok gerisinde kalmış, ancak zır cahil üçüncü dünya ile kıyaslandığında "göğsümüzü kabartan" otoban gibi, gökdelenler gibi, telekomünikasyon gibi kopya ürünleriyle yaşam seviyesi yukarı doğru kımıldamıştır.

Eğitim, 1946 sonrası dönemde en büyük yarayı alan kesim olmuştur. Öğretmenlik mesleği ayağa düşürülmüş, üniversiteler, bu adı taşıyan bina sayısı arttığı halde tamamen ortadan kalkmış, eğitim ehil insan yaratmak yerine diplomalı cahil üreten bir fabrika haline getirilmiştir. Bunda da temel amaç, cahil kırsal kesimin hak etmeden ve emek harcamadan her şeye, başkalarını ve kendisini kandırarak ulaşma hırsını tatmin olmuştur.

Türkiye sonu pek fecî bitebilecek olan bu cehalet temelli politikalarından derhal vazgeçerek aklını başına almalıdır.

(Tanıtım Bülteninden)

Türkiye ve Eğitim



Peki Elit Kimdir ?






















Arka Kapak