Osmanlılar, Kırım Hanları ve Rusya

Kırım Hanlığı, 1475’te Fâtih’in Mengli Giray’ı Kırım tahtına oturtmasıyla Osmanlı tâbîliği altına girmişti. Osmanlı İmparatorluğu, Moskof Büyük Knazlığı’na 1530 tarihlerine kadar kuzeyde bir tehlike olarak bakmıyordu. 15. yüzyıl sonlarına kadar Kırım’ı ve Karadeniz sahillerini tehdit eden kuvvetler, Litvanya-Lehistan ile müttefiki Altınordu Saray hanları idi. Onların saldırılarına karşı Osmanlılar zayıf olan Kırım Hanlığı ve Moskova Büyük Knazlığı blokunu desteklemekte idi. II. Bayezid, III. İvan’a Osmanlı ülkelerinde ticâret serbestliği vermiştir (1496). Ancak Altınordu’nun mirası Astrahan ve Kazan için Moskova ile Kırım arasındaki mücadele sırasındadır ki, Osmanlılar ilk kez Moskofları bir tehlike olarak gördüler. Atılgan Kırım Hanı Sahib Giray 1523’te Kazan Hanlığı’nı Osmanlı yardımı ile Moskoflara karşı elinde tutmak istedi ve 1532’de Kırım Hanı atandı.

1538’de Süleyman Bogdan seferi sonunda Güney-Bucak’ı (Besarabya) Bogdan’dan ayırıp Akkerman Sancağı’nı kuruyor, böylece Karadeniz’i bir Osmanlı gölü haline sokma işini tamamlamış bulunuyordu. Osmanlı hükümeti Karadeniz’de egemenliği için duyarlıdır. Gerek Orta-Avrupa’daki koşullar, gerekse Kırım Hanlığı’nın fazlasıyla kuvvetlenmesini tehlikeli gören Osmanlılar, Sahib Giray’ı Moskova’ya karşı gereğince desteklemediler. IV. İvan, Çar (imparator) unvanını aldıktan (1547) sonra Kazan’ı (1552) ve Astrahan’ı (1554-1556) Kırım Hanlarının çabalarına rağmen zaptetti, Kafkasya’da Terek ırmağına kadar sarktı; Çerkez ve Nogaylar arasında müttefikler buldu ve 1559’da Rus Kazakları ilk defa Azak’a ve Kırım sahillerine saldırıda bulundular. Öte yandan, Bogdan Voyvodası Petru Rareş de Osmanlılara karşı Moskova’nın himayesini istediği gibi (1543), Papa da çarı Haçlı projelerinde hesaba katmaya başlamıştı. Aynı tarihlerde Orta-Asya’dan Moskof girişimlerine karşı şikâyetler gelmeye başladı. Böylece gelecekte Kırım, Karadeniz ve Kafkasya’da
Rus tehlikesi 16. yüzyıl ortalarında tam anlamıyla ortaya çıkmış bulunuyordu ve Osmanlılar o zaman tehlikeyi fark edebildiler.

Süleyman, 1562’de Habsburglarla ateşkes yapar yapmaz kuzey sorununu ciddi biçimde ele aldı ve Astrahan’a bir sefer tasarlandı (1563). Ama bu sefer ancak 1569’da gerçekleşti. Bu iddialı proje devletin kendi kudreti hakkında güvenini göstermesi bakımından dikkate değer: Don nehri üzerinden bir donanma göndermek, Don–Volga arasında bir kanal açmak, Astrahan’ı almak suretiyle Rusları aşağı Volga havzasından uzaklaştırmak, Karadeniz’den su yolu ile Hazar Denizi’ne donanma sokarak İran’ı arkadan çevirmek, Kafkasya’yı itaat altına almak, Orta-Asya hanlıkları ile doğrudan doğruya ilişki kurmak, Harezm–Astrahan–Kırım ticâret yolunu kontrol altına almak ve ticâreti canlandırmak projeden beklenen siyasî-ekonomik amaçlardı; aynı tarihlerde Şirvan ve Gürcistan beyleri, İranlılara
karşı Osmanlı pâdişahının himayesini istemekte idiler. Bu proje ile büyük devlet adamı Sokollu Mehmed, İran ve Moskof sorunlarını bir çırpıda çözümlemeyi tasarlıyordu. Gerçekte, Çar ile İran arasında bir yaklaşma gecikmedi. Moskof elçisi İ. P. Novosiltsev daha 1568 kışında Şah’ın sarayında idi.

1569’da Osmanlılar büyük hazırlıklardan sonra Don nehri üzerinde bir donanma ile ordularını Volga–Don arasında en yakın noktaya, Perevolok’a sevk ettiler ve Ağustos başlarında kanalı kazmaya başladılar.[115] Tasarının imkânsızlığı görüldü (bkz. II. ciltte “Osmanlı–Rus Rekabetinin Menşei” bölümü). Donanma kızaklarla Volga’ya indirildi. Volga deltasında sular ortasındaki güçlü Astrahan kalesi kuşatıldı. Ruslar, şiddetli bir direnç gösterdiler. Kırım’a geri çekilmeye karar verildi; steplerde büyük zâyiat verildi. Bu başarısızlık kuzeyde yeni harekâta girişme şevkini kırdı. Sokollu bu seferi devam ettirmek azminde idi. Fakat Dîvân’da rakipleri tasarı aleyhinde idiler.


Rus çarına karşı pâdişah, Astrahan yolunun açılması, Kabartay’da yapılan kalelerin yıkılması ve Kırım’la barışın korunmasını şart koştu. Pâdişah, Kırım Hanlığı ve Çerkez beyleri üzerinde egemenlik haklarını belirtiyor, fakat Kazan ve Astrahan’ın boşaltılmasından söz edilmiyordu. Çar, bu istekleri kabul eder göründü. Hatta Avrupa krallarına karşı ittifak teklif etti. Kıbrıs seferi arifesinde Osmanlılar, Akdeniz’de haçlı donanması ile uğraştığından Moskoflara karşı mücadeleyi tamamıyla Kırım Hanlarına bıraktılar. 1572’de Devlet Giray’ın Moskova üzerine yürümesi teşvik olundu. Han Moskova önüne kadar geldi, şehri ateşe verdi; Taht-Algan unvanını aldı. Lehistan’da çara karşı Henri de Valois’nın kral seçilmesi Osmanlı askerî kuvvetleriyle desteklendi. Bunu izleyen yirmi sene içinde Osmanlılar, Akdeniz’de ve İran’da uğraşırken, Çar Kafkasya kuzeyinde yeni kaleler yaptırıyor; Kazakları, Nogayları ve Çerkezleri nüfuzu altına sokmaya çalışıyor ve doğuya doğru ateşli silâhlarla takviyeli çeteler Çar’ın egemenliğini Sibirya içerilerine götürüyorlardı (Sibir Hanlığı’nın istilâsı, 1581). İran harpleri sırasında Moskoflar, Osmanlı ordularının Kırım–Kafkasya yolunu kullanmasına engel olmak istediler ve rakip hanları himaye ederek bizzat Kırım’ı tehdit ettiler. Buhara Hanı, Rusya’nın yeni ilerlemeleri karşısında İran ve Moskova’ya karşı pâdişaha yeniden ittifak teklif etti ve Astrahan’ın alınmasını yeniden istedi (Ağustos 1587). O sırada Osmanlılar İran’a karşı çetin bir savaşa girmiş bulunuyorlardı.