12 Temmuz 2019 Cuma

Bilim felsefeden ne şekilde ayrılmaktadır?


Bilim ile felsefe arasındaki sınırı saptamak, bilim ile dinbi-lim arasındaki sınırı saptamaktan çok daha zordur ve bu durum neredeyse tüm on dokuzuncu yüzyıl boyunca, bilim insanları ile felsefeciler arasında ateşli tartışmalara yol açmıştır. Eski Yunanlılar’da felsefe ile bilim uğraşı birbirinden ayrı değildi. İkisi arasındaki ayrım Bilimsel Devrim sırasında başladı, ancak Immanuel Kant, William Whewell ve William Herschel’e kadar bilimin gelişimine katkıda bulunan insanların çoğu aynı zamanda felsefeciydi. Ernst Mach ya da Hans Driesch gibi daha sonraki yazarlar bilim insanı olarak başlayıp sonra felsefeci oldular.

Biyoloji Budur '' Niels Bohr ''

 Dirimselcilik ve fizikselciliğin yerini alan organikçi düşünceye geçmeden önce, yirminci yüzyılda yaşanan garip bir gelişmeye, fizikselciler arasında dirimselci inanışların gelişmesine değinebiliriz. Görünüşe göre, cansız doğada bulunmayan özel yasaların canlılarda işlij/or olabileceğini ileri süren ilk kişi Niels Bohr’du. Bohr bu yasaların canlılara özgü olmaları sayılmazsa, fiziğin yasalarının benzeri olduklarını düşündü. Erwin Schrödinger ve başka fizikçiler de benzer fikirleri desteklediler. Francis Crick (1966) bir kitabın tümünü, fizikçi Walter Elsasser ile Eugene Wigner’ın dirimselci düşüncelerini çürütmeye adadı. Saygın biyologların zihinlerinde kaybolmasından çok sonra, dirimselciliğin bir biçiminin bir kısım saygın fizikçinin zihninde yaşamayı sürdürmesi dikkate değerdir.

8 Temmuz 2019 Pazartesi

Biyoloji Budur '' Fizikçilerin Yükselişi ''


















Fizikselciliğin yükselişi

On dokuzuncu yüzyılda fizikselci akım iki dalgaya dönüştü. Birincisi, 1830’larda kuramsal fizyoloji çalışmayı bırakıp karşılaştırmalı anatomiye yönelen Johannes Müller (1801-1858) ile tümevarımcılığm saltanatının son bulmasında katkıları olan keskin eleştirileriyle ünlü Justus von Liebig (1803-1873) tarafından benimsenen, gayet ılımlı dirimselciliğe karşı bir tepkiydi. Bu birinci dalganın öncüleri, Müller in eski öğrencileri Her-mann Helmholtz, Emil DuBois-Reymond, Ernst Brücke ve Matthias Schleiden’di. Aşağı yukarı 1865'te başlayan ikinci dalga ise Cari Ludwig, Julius Sachs ve Jacques Loeb isimleriyle özdeşleştirilir. Hiç şüphesiz bu fizikselciler fizyolojiye önemli katkılarda bulundular. Helmholtz (Fransa'dan Claude Ber-nard’la birlikte), “vücut sıcaklığının dirimselci anlamını ortadan kaldırdı ve DuBois-Reymond sinir aktivitesini fiziksel (elektriksel) bir açıklama önerisiyle, sinir fizyolojisindeki gizemi büyük ölçüde çözdü. Schleiden bitkilerin tümüyle hücrelerden oluştuğu ve bitkilerdeki çok farklı yapısal öğelerin ya hücre ya da hücrelerin bir araya gelerek oluşturduğu yapılardan ibaret olduğu konusundaki ısrarıyla botanik ve hücrebilim alanlarında ilerleme sağladı. Helmholtz, DuBois-Reymond ve Lud-wig, ilgi alanları olan hassas ölçümleri kaydetme amaçlı benzersiz aletleri icat ederek öne çıktılar. Diğer başarıların yanında bu buluşlar onlara, artık oluşmaksızın işin ısıya çevrilebileceğini göstererek bir “yaşamsal güç”ün geçersizliğini gösterme olanağı verdi. Bunlar ve diğer muhteşem başarılar, günümüze dek tüm fizyoloji tarihi kitaplarında yerlerini aldılar.

Biyoloji Budur * Ernst Mayr


'' Bu dönemde yaşam bilimlerindeki çalışmaların neredeyse tamamı betimleyiciydi. Ancak biyolojinin o dönemde kavramsal açıdan kısır olduğunu düşünmek hata olur. Buffon’un doğa tarihi, Bichat ve Magendie’nin fizyolojisi, Goethe’nin idealist morfolojisi, Blumenbach ve onu izleyen Cuvier, Öken ve Owen ın çalışmaları ve Doğa felsefesinin kestirimleri aracılığıyla, daha sonraki büyiik kavramsal atılımlarm çoğunun temelleri hazırlanmış oldu. Ancak, canlılar dünyasındaki muazzam çeşitlilik ve biriciklik göz önünde bulundurulduğunda, fiziki bilimlere oranla biyolojide çok daha kapsamlı bir olgusal zemine gereksinim vardı. Bu zemin sadece sistematik değil, karşılaştırmalı anatomi, paleontoloji, biyocoğrafya ve bunlarla ilgili diğer bilimlerle oluşturuldu. ''