15 Aralık 2017 Cuma

TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN GELİŞMELER

Türkiye’yi bekleyenlere gelince. Almanlar için önemli olan tıpkı tarihte kendilerinin yaptıkları gibi Türkiye’de İslamiyet’in Türkleştirilmesini istemekte ve bu yönde çalışmalar yapmaktadırlar. Fransa ise Türkiye’deki Laikliğin bekçisidir. Dolayısıyla Devletçi Laisizm’in her ne pahasına olursa olsun korunmasından yanadır. İngiltere bu iki görüşe karşıdır ve Türkiye’nin önderliğinde yeniden bir Hilafet kurulmasına sıcak bakmaktadır. Amerika ise, Türkiye’de artık Devlet’in değil, Liberalleşmiş bir Anayasa’nın en üst değer olarak tanınmasını ve bu anayasanın sınırlarını çizdiği İnsan Hakları çerçevesinde, Fransızlarınkinden daha özgür ve özerk bir “Din ve Vicdan Özgürlüğü”nü yerleştirmek istemektedir. Türkiye önümüzdeki yıllarda işte Batı’dan gelecek olan bu “İslam”la daha çok tanışacaktır.

Aytunç ALTINDAL

2 Kasım 2017 Perşembe

Kimdir Bu Ulus ?


Onlar ki diğer Uluslara karşı ayakta kalmasını kanları ile ödeyen  siperden sipere koşarken Ulus olmanın en asil duygusunu tadan halklardan oluşan tek ulusdur...

Bu Ulusu ara ara değil sık sık dezenforme etme çalışmaları diğer devletler tarafından yapılmaya çalışılmış ancak bu Ulus usuna ( aklına ) sahip çıkmıştır.

Elbette diğer Ulusların yaşadığı gibi zorluklar yaşamışlardır hem iç meselelerde hem de dış meselelerde, ancak tek bir bütün olarak ayakta kalmayı başarabilmişlerdir.

Oyunların ve hesapların tam ortasında olan bir ülkeye sahip çıkan bu ulusun askerleri onlara saldırmayan hiç bir ulusa saldırmayacak kadar şereflidir.Onların Ulus ve Milliyetçilik kavramlarının temelinde olan adam ise onlara saldırı değil savunma amaçlı olmaları gerekliliğini '' Yurtta Sulh Cihanda Sulh '' sözü ile vermiştir.

Orta doğu üzerine kurulan hayaller ve planların ortasında bir ulus.

salihyücelgür

16 Ekim 2017 Pazartesi

Toprak serinliği


Çarkların ortasında birer akıllı vida 
Kalemlerimizden çıkan bu sade nida
Âlâ efendi âlâ senin dalgalandığın gök 
Bizim yüreklerimize toprak serinliği kala...

salihyücelgür

10 Ekim 2017 Salı

Topluma Yeni Katılan Bireylerin Yönlendirilmesi



Bireyin ideolojiler üzerinden yönlendirilmesi sonucunda maalesef çok hatalar yapılmaktadır.Bu yönlendirmeyi yapan kişinin yeni bireye aktardığı sözde ideolojinin tanımının hatalı yapılması sonucunda ideoloji de özelliğini kaybetmekte bozulma olmaktadır.

Medeniyetlerin beşiği olmuş Anadolu'da yaşıyoruz toplum olarak, ancak hala da kaldırıp yok oraya alalım yok burayı alalım sözleri ve sloganları ile ideolojilerimizi parlatıyoruz.Aslında saçmalığın daniskasıdır arkadaşlar bu sözler ve sloganlar bu kadar değerli topraklara sahip olmak için elimizden geleni yapmalıyız.Bu topraklardaki uygarlıkların gün yüzüne çıkması ve bunun turizm ile desteklenmesi ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.

Bu topraklarda yaşamış olan medeniyetlere hayran kalmamak mümkün değildir.Zaten bu ülkedeki bilinçli insanlar bunun farkında ve ülkenin değerinin daha da değerlenmesi için okumalar araştırmalar yapmaktadır.Onların isimlerinin önünde herhangi bir akademik seviye yoktur belki de ancak diğerlerinin yapmadığı diğerlerinde olmayan bir duygu mevcuttur merak.

Samimi ilgi ve merak her alanda bilgi sahibi olmaya ve o alan ile ilgili en iyi bilgileri toplamaya ,detayları görmeye yarar, kişinin sorgulama yetisi gelişir ve ülkesine bakışı, milliyetçilik anlayışı olayları değerlendirme yeteneği gelişir.

Bu yüzden gençlerimizin farklı farklı alanlardaki samimi ilgi ve merakları desteklenmelidir.Ancak biz toplum olarak bu samimi ilgi ve merakı illa ki para kazanmaya doğru yönlendirmekteyiz.Biraz da toplumumuza katılan yeni bireylerdeki başarısızlığımız bu yüzden galiba...

Sonuçta toplumumuza katılan yeni bireylerin yönlendirilmesi ve bilgilendirilmesi için bizim bilgi sahibi olmamız gereklidir.Yeni katılan bireylerin yetişmesi toplumun yetişmesi düzelmesi demektir.İletişimde olduğumuz her birey ile çok dikkatli bir şekilde iletişime geçmek zorundayız çünkü başka bir gençliğimiz ve başka bir ülkemiz yok.Her bireyi yetiştirir iken topluma katılacağını ve toplumumuza daha sonra da ülkemize bir katkı sağlaması gerektiğini bilinçli bir şekilde aşılamak gereklidir.

Salih Yücel GÜR

25 Eylül 2017 Pazartesi

Rönesans Avrupası


Rönesans Avrupası isimli kitabında Halil Hoca neden son kısıma Türk Hümanizmini ayırmış diye sormuş ve dikkatimi çekmişti.Elbette ki Avrupa'nın ileri olmasında bu hümanist anlayışı milliyetçiliğine entegre etmesinden kaynaklı olduğu düşüncesi belirmişti. Türk Milliyetçiliğinin Hümanizmi sadece ama sadece insan hakları olarak algılaması aslında biraz da ülkemizdeki bölücü faaliyetlerin yapılmasında ilk başta insan hakları dernekleri tarafından yapılmasından kaynaklıydı. Ancak diğer yandan Türk Milliyetçiliğinin gerçekten ama gerçekten gerçek bir hümanizm ile entegre olması ve diğer uluslar arasında usu ile yer alması gerekliydi. Salih Yücel GÜR

17 Eylül 2017 Pazar

Yazmak...


Yazmak hayatın anlamlandırdığı bazı şeyleri yansıtmaya benziyor galiba.Bugün günümüzde artık insanlar çok hızlı bir şekilde tüketiyor.Sadece araç gereçleri değil birbirlerini de hızlı bir şekildi tüketiyor.Saygı anlamını yitirmiş bir biçimde toplumun onu bulmasını bekler nitelikte sanki. Saygının arasına yaşımızı cinsiyetimizi makam ve mevkimizi koyuyoruz.Bunların anlam ifade edebilmesi için değer kazandırmamız bekleniyor hayat denilen yolculuktan.Ancak insan sadece ama sadece kendisi olduğu için değer kazanamıyor hayat yolcuğunda. Bazen kimse anlamıyor anlattıklarınızı bazen bir kaç kişi anlıyor ve geri kalanlar heba oluyor.İnsan en çok saygı duymayı beklediği kişilerden saygı duymadığı zaman yıkılıyor galiba.Evet galiba böyle hayata başladığında tek başına olmamak için elinden geleni yapan biri için en azından böyle, yine de inatla sizi yalnız bırakmaya devam ediyorlar. Fiziki anlamda varlıkları sizin için herhangi bir şey ifade etmiyor.Fikri anlamda sizi anlayamadıkları için.Bazen sadece ama sadece sizin çabalamanız da yetmiyor hayata karşı.Hayat her zaman her dakika ve saniyede sizi eğitiyor.Yoğurulan bir hamur gibi ancak tuz yerine acı döküyor yüreklerimize. Her birimizin acısının çeşidi var farklı farklı acıları taşıyoruz.Anlatmayı hayal edebildiğimiz bir dünyanın içerisinde özgür olmayı bir kenara bıraktık hiç olmazsa o özgürlüğü anlatabilelim diyoruz galiba. Bu aralar gerçekten kelimeler anlam bile taşıyamayacak kadar yorgun galiba.Gece sokağı aydınlatan lambalar bile hayallerimi aydınlatamıyor.Galiba bu günü hiç ama hiç unutmamak üzere kalıcı bir etki ile terk edeceğim kendimi... salihyücelgür

14 Eylül 2017 Perşembe

Sen


Saçların baharlarda koşan çocuklar 
Senli ve sensiz günler geçer 
Yapraklar düşer, cehennem olur vilayetler 
Her bir notada seste senin izlerin 

Diridir ve dirilir yeniden sevgi  
Yağmur damlası misali
Göstergesi gözlerin 
Yaşanacak o güzel günlerin

Ve bir kış gelir çöker yüreğime 
Güneşe bekleyen yeşillikler misali
Gülüşün gülüşüme yakın sanki 
Ancak dökülmez kelimeler dilime...

salihyücelgür

Etki Tepki - Toplum Akademisyen



İnsan elbette her işte hırslarını katmalı ancak pozitif bir etki ile hırslanmalı.Diğer türlü kapital düzenin içerisinde ona en etkili şekilde hizmet eder gibi değil.Bu yüzden biz toplum olarak bunu anlayamadık daha.Etik dediğimiz kavramın yerine dini kurallar bütününü koyduk.Bunun çok iyi yanları olduğu gibi kirlenmiş bilgileri de içerisinde mevcut.

Toplumun eğitimi tam alamaması sonucunda anlatmak istediklerimizi anlatamadık onlara.Bunun sonucunda herhangi bir ilerleme yaşanmadı aslında.Bizim konuştuğumuz gerçekten nefes alır gibi konuştuğumuz toplumdaki kişi sayısı belli bir kesim oldu.Yine bizim gibi toplumu düzeltmeye çalışan okuyan her anlamda okuyan kişiler olmuştur.Bunu kendimi ya da kendimizi abartmak için değil.Toplumumuzun sorunlarını çözmek adına bir adım atmak için söylüyorum.

Diğer yandan eğitimin gerçekten verildiği ülkelerde bu tür çoğu sorun zaten başta halledilmiştir.Biz daha milli bir ekonomi milli bir eğitim sistemi ve aydınlar kesimini tam anlamıyla oluşturamadık.

Aydın tanımlamamız malesef ama malesef sadece ama sadece Batı'yı örnek alan ve belli bir ideolojiye veya meslek grubuna dahil olan bireylerden olarak algılıyoruz.

Ancak gerçekte sadece Batı'yı değil ileriye doğru adım atmış bütün medeniyetleri örnek almak önemli olandı.Biz ise aydınlanmayı yarıda bıraktık Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki anlayış ile günümüzün anlayışı arasında dağlar kadar farkın olduğu yine ortadadır.Buna bir örnek vermek gerekir ise bugün üniversitede okutulan derslerin kaynak kitaplarına bakıldığında ya Batı'dır ya da Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği aydındır.

Ancak artık bunun kırılması ve toplumun ilerlemesi şarttır.Bunun için en başta akademik okuma yapan bireylerin sayısının artması gereklidir.Hangi konuda olursa olsun okuma yapan bireylerin sayısının artması düşünen soran sorgulayan bireylerin artması ve o akademik alanda daha da fazla soru sorulmasına cevap bulunmasına neden olacaktır.

Bizdeki akademik çalışmaları takip eden bir toplum algısı olmadığı için akademik çalışmaları yapan akademisyenlerimize herhangi bir psikolojik olarak destek verilememektedir ,bu da bu insanlarda elbette bir hayal kırıklığına yol açmaktadır.

Biliyoruz ki psikoloji bugün hayatımızın en önemli alanlarından ve içinde bulunduğumuz hayatımızda olan bir alandır.Bu alanın bireye etkisini incelerken hem pozitif hem negatif şekilde bir sürü yol açtığı durumları ele almak gereklidir.Bu durumların bireylerin seçimlerine nasıl etkili olduğunu zaten işin uzmanı kişiler araştırmakta ve incelemektedir.

Sevgi ve saygılarım ile 

salihyücelgür

12 Eylül 2017 Salı

Gerçek Atatürk'ü Tanımak


Sağ ideolojide Türkçü fikirde olan bireylerin Ülkücü bireylere karşı getirdikleri eleştiriler sayesinde aslında biraz Türkçü bireyler bir arada durabilmektedir.

Bunun göstergesi olarak Atsızcı ve diğer Türkçü fikir babalarının yazdıklarını okuyanlar onaylayanlar ve bu yolu izleyenler olarak ikiye ayırmak istiyorum.

Ortadaki Ülkücü bireylere karşı olan nefret bu iki ayrı Türkçü ideolojik akım kırılmasını birbirine yaklaştırıyor aslında.Aynı olay etki-tepki olarak bir dönem Ülkücü-Komünist arasında da geçmiştir.

Toplumumuzun ne yazık ki bir arada kalabilmesi için ortak bir düşman olması gereklidir.Buradaki düşmandan anlatmak istediğim illa ki fiziki bir eylem gerçekleştirmek değildir.Fikri anlamda da gerçekleştirilen tacizler bazı ideoloji akımlarının içeride parçalanmasına rağmen birbirileri ile ittifak yapmalarını sağlamaktadır.

Bu yüzdendir ki aslında Atatürkçülük dışında kalan bütün ideolojiler az ya da çok Atatürkçü ideolojiye karşı hafif hafif nefret beslemektedir.Bunun ise en güzel örneği Liberal - Muhafazakar - Marksist cephelerin Atatürk ve Atatürkçülük ile iligili fikirleri gelmektedir.Diğer yandan günümüzdeki sözde Türkçü yazarların da Atatürk ile ilgili saçmalamaları da buradan gelmektedir.

Yani Atatürk hem ortak dost hem de ortak düşmandır.Gerçekten gerçek Atatürk'ü anlayanlar ise diğerlerine sadece gülümser :)

"Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte Türkiye ne yapacağını bilmelidir...bizim bu dostluğumuz idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz, onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır ? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür...İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli."

M.Kemal ATATÜRK 1933, Çankaya Köşkü

Salih Yücel GÜR

9 Eylül 2017 Cumartesi

Yarım Kalmış Toplumların Sorunsalları


Ülkemizi ve toplumumuzu inceler iken öncelikle toplumun nasıl bir toplum olduğunu ve toplumda kaç farklı zihniyet çeşidinin bulunduğuna göz atmak gerekir.

Dönemimiz itibari ile iki çeşit zihniyetten söz etmek mümkündür.Bunlardan bir kısmı laik diğer kısmı ise muhafazakar olarak adlandırılabilir.

Laik kesimin istediği demokratik bir ülkenin yasal düzenlemeler ile gerçekleşmesidir.

Muhafazakar kesimin istediği ise yasal düzenlemelerin şeriata göre yapılmasıdır.

Ülkemizin hem iç hem de dış siyasetteki ilişkilerine bakıldığında bu iki kesimin istediği gibi bir ülkenin tam anlamıyla oluşması gerçekten imkansızdır.

Dış siyasette laik bir ülke ile iletişim kuracağımız zaman ayrı bir politika, muhafazakar bir ülke ile iletişim kuracağımız zaman ayrı bir politika yürütmekteyiz.Bunun örneğini hükümet olarak gelen partilerin siyasal çizgileri ve en çok hangi ülkeler ile iletişimde olduğuna bakarak geçmişten anlayabiliriz.

Diğer yandan yine kavram kargaşası olan bir ülke olan Türkiye Laik ve Muhafazakar zihniyet yapısına ait insanları barındırır iken bu ana başlıklar altında daha bir sürü kırılmalar yaşamaktadır.Laikliğin ve Muhafazakarlığın ne olduğunu anlamayan toplumların bu tür eğilimlerinin olması eğitim eksikliğinden kaynaklanmaktadır.Eğitim eksikliği ise yine ekonomik eksikliğe bağlıdır.

Ülkemizin ekonomik olarak büyük adımlar atabilmesi demek eğitim olarak da bunu desteklemesi ve eğitim alanında da ayrı bir şekilde yeni adımlar atması gerektirmektedir.Bunun için eğitimin artık günümüz koşullarına uygun teknoloji ile yan yana ilerlemesi günümüzde herkesin bildiği temel bir bilgidir.

Ülkemizin toplumu olarak zihniyetlerimiz ayrılabilir ancak bu zihniyetleri tanımak tanımlamak ve algılamak bu noktalarda çok dikkatli olmalı zihniyetlerimizi tanırken tanımlarken ve algılarken bilinçli bir şekilde hareket etmeliyiz.Hangi zihniyetin savunuculuğunu yapıyorsak yapalım bunun temelinden dönemimize kadar olan sürecini incelemeli ve zihniyetimize yakın olan ülkeleri mercek altına almalıyız.

Peki bu ne işe yarar ? 

Eğer toplumda bunu başarabilen bireylere sahip olursak gelecek nesillerin bir laik muhafazakar kavgası olmayacak ve orta yolu bulmuş olacaklardır.Günümüz gereği dönem bilim teknoloji dönemidir.Bilim ile alakadar olmayan toplumların hali ortadadır.Bu yüzden bilime olan ilginin artması bireyin en erken dönemde bilginin temeli olan aracı ile yani kitap ile tanışması ile olacaktır.

Saygılar sevgiler daha güzel daha ileri bir toplum için.

Salih Yücel GÜR

1 Eylül 2017 Cuma

Tür ve Toplumun Sorgulanması


Bu aralar sorguladığım en zor olaylardan bir tanesi ise türümüzün mü yoksa toplumumuzun mu bir üyesi olmak daha saçma.

Aslında döngü şeklinde yine Albert Camus'un söylediğine geliyoruz galiba hayat zaten saçma diyor ya kendisi.Bir parça da olsa gerçek, bu saçmalıktan ibaret.Dönemsel olarak gerçeklere baktığımızda dönemlerini aydınlatmaktadır.Ancak diğer bir dönemde ise önceki dönemin gerçeklerinden belki beslenebilir bu gerçekler ancak aynısı kesinlikle değildir.

Hayatımızın dünü emperyalizm idi bugünü ise kapitalizm.Durmadan dönüp kapitalizmi suçlayacak değilim elbette.Çünkü onu ortaya koyan da yine bizim türümüz.Ancak farkında olmadan çok gereksiz yere coşturan ve egolarını tatmin eden ise toplumumuz.Bu hata insanları daha da nefret içinde bulundukları bir ortama sürüklüyor.

Toplumumuzun saçmaladığı noktalarda ve bunu anlatan insanların olduğu noktalarda elbette bir küçük zihniyetteki sözde milliyetçi birey sen de çok biliyorsun diyebilir.Ancak sorguladığımız kadar yaşadığımız şu hayatta kullandığımız her teknoloji sorgulayan bir insanın eseri.

Galiba insan keşfetmek için riske giren bir tür.Ancak neyi ne kadar keşfetmek istediğine bağlı.Toplumumuzun duygularını başka yerlere entegre etmeye çalışan bir kapital düzenin içerisinde ilerlemeye çalışan diğer bir kesimin olması da elbette önemlidir.Dikkatimizin nerede olduğuna dikkat etmek gerekli.

Bakmak ve görmek arasındaki farka kadar gider aslında bu muhabbet bunun nedeni ise hala da toplumda bakmak ile görmek arasındaki sorgulamak ile sorgulamamak arasındaki anlam ifadesini anlayamadığımız için.

Yemek pişti galiba afiyet olsun 
Bol kapitalist ancak bilinçli günler.Kapitalizm türümüzün bir sistemi ancak bilinçli olmak ise toplumumuzun başarabileceği bir adımdır.

Salih Yücel GÜR

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Evrensel Bilgiyi Sorgulama Süreçlerim


Evrensel bilgi dahi bazı dönemlerden geçmiştir.Bilginin tanımlanması iletilmesi ve analizi.Bu süreçler farklılık göstererek ve belli bir düzen içerisine gireceği döneme kadar çok sancı çekilmiştir bilim tarihinde.Bilimin aslında samimi merak ve ilgi ile başladığı görülmektedir.Hangi konu ve hangi alanda olursa olsun samimi merak ve ilgiye sahipseniz o alan üzerine sizde bir elit düşünce sunabilirsiniz.Üstünüzdeki gömleğin markası değildir önemli olan bu fikri sunarken çünkü artık dünya fikir dünyasıdır.

Evrensel bilgi dahi bazen yanılmış olsa da dönemini aydınlatmış ve dönemindeki insanlara bir tutku ve inanç vermiştir.İnanç inanmak büyük dahi ne demişti

'' İnanç yaşamın gücüdür '' Goethe

Önemli olan bunu sadece ama sadece dini olarak algılamamaktır.Dini olarak algılandığında da yine bir aydınlatıcı olabilir.Her dini inanç etik ve evrensel bilgi ile ilişkisinde eğer gerçekçi ise o zaman bireyi aydınlatır ve ilerletir.

İlerlemeyi sağlamak için insanlık adına çalışmak gereklidir elbette ancak önce kendi insanlarımız ve kendi insanlığımız adına çalışmak ilk adımdır aslında diğer adımlarda yine insan evrensel olarak insanlık için çalışabilir.

Evrensel bilgi ne kadar güzel bir şey aslında çünkü evrensel olduğu için hatalı dahi olsa bizi psikolojik olarak aşağılamamakta.Çünkü diğer Uluslar ve milletlerde bu evrensel bilgiyi yanlış olarak algılıyor.Yanlış çoğunluk tarafından yapıldığında dahi bir parça doğru olabiliyor ancak gerçek asla olamaz.Gerçeğin güzelliği buradan geliyor o çünkü o  Marie Curie

Salih Yücel GÜR

Bireyin elit bireyi ve kesimi tanımlamasındaki hatalar...


Elit kesimin ya da bireyin tanımlamasında ve algılanmasında hala ekonomik olarak güçlü bir birey profili çıkmaktadır bazı bireylere göre.Ancak bunun böyle olmadığı, ekonominin elit olmak için bir aracı olduğunu anlatmak topluma galiba gerçekten ve gerçekten bir hayal.

Bunun nedeni sorguladığımızda ise bireyin gerçeği algılaması ve önemsemesi gelir.Eğer birey gerçekten gerçekliğe önem veriyor ise elit kesimi ve elit bir bireyin nasıl oluştuğunu gerçekten anlar ve kavrar.

Ancak önem vermiyor ya da önem verebilecek bir eğitim seviyesine sahip değilse ( okul bitirmek değildir okur yazar olmaktır eğitim ) elit kesimi ve elit bir bireyi her türlü bilgiye para ile ulaşabilen bir profil olarak algılamaktadır.

Ne yazık ki ülkemizde ideolojilerin koyu kısmında olan bireylerin elit bireyi ve kesimin algılanmasını dezenforme etmeleri sonucunda bu konu hiç anlaşılamamıştır. 

Aynı zamanda bu ideolojilerin en koyu kısmında olan bireylerde o ideolojiyi tadan bireyler tarafından o ideolojinin elitidir ancak gerçekten değil kendi doğruları içerisinde bir elitlik mevcuttur.

salihyücelgür

24 Ağustos 2017 Perşembe

Ekonomi İmkan ve Eğitim Üçlemesinde Sistemler


Artık günümüzde oluşturduğunuz sistemler fikirlere karşı olamaz, fikirlere saygı duymalıdır.Fikirlere karşı bir eleştiri geliştirmek dahi aynı sistem içerisinde olmalıdır. Problemlere çözüm yolu bulmak isterseniz o sistemin içerisinde bir çözüm yolu bulmalısınız.Devletlerin izlediği yol artık budur.Çünkü I. ve II. Dünya savaşları sonrasında ortaya çıkan düzen artık savaşların ekonomik ağırlıklı olduğunun göstergesidir. Diğer yandan zaten diğer bir düşünceye göre de I. ve II. Dünya savaşlarının da yine ekonomik bir ağırlığının olduğu da söylemek gereklidir. Ancak bireyin bunu fark etmesi o dönemlerde o kadar kolay değildi.Bu dönemde ise ekonomik savaşların içerisinde direkt yer alan birey artık bunun farkındadır.En azından bakmak ve görmek arasındaki farkı algılayabilen bireyler. Bu savaş düzeni içerisinde eğitimin aslında imkana, dünyamızdaki imkanın ise ekonomiye bağlı olduğu ortadadır bu yüzdendir ki gerçekten anlam yüklenecek bireylerin desteklenmesi toplumumuz Ulusumuz ve Devletimizin geleceği için önemlidir. Kitap fiyatları düşürülsün :) Kitap fuarlarının çok olması değildir önemli olan en önemli olan olay kitapların fiyatlarının normal bir seviyede alınabilir olmasıdır.Özellikle bencil davranacak olursam akademik kitapların fiyatlarının düşmesi gerçekten bu alanda çalışma yapmak isteyen bireylere yol açacaktır... Salih Yücel GÜR

Faşizm Komünizm ve Kapitalizm

Kimin kazandığını öğrenmek için Faşist sistemin Komünist sistem karşısında yenildiğini ancak Kapitalist sistemin hepsini yendiğini ABD'nin II.Dünya savaşından güçlü bir şekilde çıkmasından anlayabiliriz.

İsterseniz istihbarat alanında çalışmalar yapan Reinhard Gehlen'in Nazi Almanya'sından sonra Kapitalist Amerika için çalışmasından da anlayabilirsiniz.

Yeter ki siz anlamak isteyin biz her yerde anlatırız.

Eğitim alanında faşist bir eğitim veren Nazi Almanyası mühendislikte iyi olabilirdi ancak eğitim alanında özgür düşünce yoktu.Yasaklanan kitaplar düşünceler sonucunda Almanya çok ağır bedeller ödedi.

Aynı karşı olma durumu Sovyet Rusyası için de geçerlidir.Onlar da yine kendi sistemleri içerisinde fikirlere karşı bir duruş sergiledi ve parçalanmaya ardından bitmeye başladılar.

Daha sonrasında Almanlar ülkelerinde komünist bir parti kurulmasına dahi izin verdiler.Çünkü onlar nerede yanlış yaptıklarının farkına vardılar.Bireylerin özgür düşünce sistemlerini ele geçiremezlerdi.Ancak Hitler'in bundan haberi dahi yoktu.

Diğer yandan en ilginç örnek ise Çin oldu Mao sonrasında toparlamak için kapitalist ekonomi içerisinde komünist bir yaşam olarak düzenlenen sisteme geçtiler.( Deng Xiaoping dönemi )

Fikir insanlar arasında çok hızlı bir şekilde yayılan ve yok edilmesi imkansız olan bir olguydu.

Hangi sistem fikirlere karşı ise o sistem yenilmeye mahkumdur.

salihyücelgür

3 Ağustos 2017 Perşembe

İki Şehrin Hikayesi

Okuduğum akademik kitapların arasında bu tür kitapları okuyup diğer insanların bu tür konulara nasıl baktıklarını anlamak için değerlendirmeler yapmaya çalışıyorum.Çünkü gerçekten hayatı algılamada insan bu tür kitapların anlattıkları kurgu hikayeler ile anlamayı psikolojik olarak seviyor galiba.

Bu tür kitapların başarısının sırrı da biraz burada yatıyor.Akademik gerçeklerin topluma anlatılmasında ilk adımı atan kitaplar olarak tanımlıyorum.Ancak burada bu konunun üstüne akademik bilgilerin de okunmasını faydalı buluyorum.

Fransız Devrimi esnasında ve öncesinde Paris ve Londra'da geçen roman türünde yazılmış olan bu kısa kitap tarihi roman sevenler için gerçekten güzel bir anlatım türüne sahiptir.Ancak gerçekten akademik kaynak okumaya daha yatkın olan kişilerin pek sıcak yaklaşacağını düşünmüyorum.Çünkü ara ara ben artık bitmesi için okumalarımı hızlandırdım.Okumak isteyenlere iyi okumalar...

Salih Yücel GÜR

31 Temmuz 2017 Pazartesi

Samimi merak ve ilgi


Samimi merak ve ilgi 

Bireyin aydınlama sürecindeki yalnızlığı sonucunda kazandığı evrensel bilgi yolunu aydınlatır.Gerçekten ama gerçekten herhangi bir akademik alanda samimi merakı ve ilgisi olan bir birey o ilginin ve merakın tatmin olması için elinden geleni yapmalıdır.Bireyin yaşı küçük ise çevresindeki insanların onu yönlendirmesi gerçekten ama gerçekten çok çok önemlidir.


Detaylara inebilen her birey her sistemi yeniden en başından itibaren yapılandırmayı öğrenir.Yorulmaz yeniden başlar bunun farkında olan diğer milletler çocuklarını hangi alanda ilerleyeceklerini çok erken bir dönemde belirlemekte ve ilgilendikleri alanın akademik alanlar ile ilişkisini gözlemlemektedir.Bu türden bir bireyin anne babasının doğru yönlendirmesi ile oluşacak yeni soruların ve samimi merak ve ilginin giderilmesi bireydeki bilgi tatmini duygusunu karşılayacaktır.Dünyada bilgi tatmininin sonu yoktur bu yüzdendir ki bilim her geçen gün insanoğlunun hayatına etki etmekte teknoloji günümüzün günlük her alanına hakim olmaktadır.


Ülkemizde bireyin yetişmesi için aldığı eğitimin bilinçli bir şekilde verilmesi ve bireyinde aldığı eğitim ile yapabileceklerinin farkında olması gereklidir.Bireyin aldığı eğitim onun geleceğine doğru attığı adımlardır.Evrensel bilginin farkında olan anne-babalar bireylerini topluma kazandırırken toplumun gerçeklerini de onlar yansıtmalıdırlar.Ancak etik de unutulmadan bu gerçekler yansıtılmalı ve bireyin topluma olan katkısındaki kazanç arttırılmalıdır.


Eğitim illa ki okul demek değildir.Eğitimi hayatın her alanında prensip edinmiş milletlerin nasıl kalkındığını görmekteyiz.Bu yüzden bakmak ile görmek arasındaki farkı anlayabilmek için okumak gereklidir.


Çocuklarımızın yetiştirilmesinde gözlem çok önemli bir süreçtir.Bireyin ilgilisini kırmamak ve onu yönlendirmek için gözlem çok iyi yapılmalıdır.Atılan her yanlış ve baskıcı adım bireyden anne-babaya dönen bir adım demektir.


Bireylerini kaliteli bir şekilde eğiten uluslar ilerlemek için çok çalışmaktadırlar.Bireylerimizi eğitmek için bizim de daha çok çalışmamız gereklidir.Yaya geçidinden geçen bir yayaya geçiş izni vermeyen bir sürücü eğitim almamış bir birey demektir.En basit örneği ile anlatmak gerekir ise en basit örnek budur galiba...

Salih Yücel GÜR

Günümüz Türkiye'sinden Kurum Manzaraları





Çalıştığınız bir kuruma tanıdığınızı almak genellikle  toprakçılık olarak tanımlanmaktadır.Bu bazen iyi bazen ise güç dengesini bozan bir düzen getirir kurumlar açısından.Toprakçılık yapan en az iki bireyin hangi kademede çalışırlarsa çalışsın birbirleri ile ittifak yapabilmelerine yol açar.Bunun sonucunda çalıştıkları kurumda bir güç dengesi oluştururlar ve bu mekanizma sayesinde istedikleri gibi o kuruma yön verirler.

Yöneticilerin değişmesi toprakçı bireyler için o kadar da önemli değildir.Çünkü onlar istedikleri elemana istedikleri gibi bir baskı şekillendirip dayatabilirler.İşe alınan yeni elemanın iş tanımlamasının dışına çıkabilir,iş tanımlamasının içeriğini dezenforme edebilirler.Ancak ama ancak toprakçılık yapan bireylerin bir kurumda düzgün bir şekilde çalışmaları için en az iki kişi olan bu bireylerin ikisinin de dürüst bir yapıya sahip olmaları gerekmektedir.Etik ve iş ahlakı denilen kavramdan bir haber olan bireylerin aynı kurumda çalışırken toprakçılık yapmamaları neredeyse imkansızdır.Eğitimin önemi burada ortaya çıkmaktadır.

Toprakçılık yapan bireyler en sonunda bir çıkar noktası oluşturur ve o çıkar noktasının üzerinden birbirleri ile ittifak halinde kurumda çalışmaya devam ederler.Eğer kurumda kaos hakim ise bu kaos ortamından son derece yararlanmasını da gayet iyi bilirler.Üst akıllar arada devreye girer ve kaos ortamından nasıl yararlanılabileceğini kurum çalışanlarına aktarır.

Üst akılların ise çıkarlarının farklı olması, toprakçı bireylere karşı akıllıca yaklaşıp onları kullanamayacağı anlamına gelmez.

Böylelikle çalışan kurumda aynı döngüsel olaylar yaşanmaya başlar.Yeni eleman alımından sonra yeni elemana karşı bir baskı noktası oluşturulur, gelen elemanın açığı aranır tabiri caiz ise ayağı kaydırılmaya çalışılır.Burada önemli olan diğer nokta ise bunlar yapılırken mevcut yönetici ile arayı iyi tutmak arada bir toplum tabiri ile yağdanlık görevi görmektir.Böylelikle armudun sapı üzümün çöpü denilen o kurumda toprakçılık yapan bireylerin hakimiyeti hep kalır.Gelen yeni eleman kim olursa olsun aynı döngüsel olayları yaşamak zorundadır, çünkü bir kurumda kötü niyetli toprakçılık yapılıyorsa o kurumda huzur,etik ve iş ahlakı yoktur.

Eğer yeni gelen eleman çalıştığı kurumda her şeyi çok erken bir dönemde algılar ise istisnai bir durum olabilir.Bunu aslında herhangi bir hastalığımızdaki tanı dönemine benzetebiliriz.Algıları yüksek derecede açık olan bireylerin bu tür kurumlarda çalışması onlar için de kurum için de daha iyidir aslında.Bu bireylerin bu tür kurumlara yönlendirilmesi ilerleyen zamanlarda başka kurumlarda daha iyi bir yönetici konumuna yükselmeleri demektir.Buradaki yöneticiden kasıt illa ki makam ve mevki olarak değil bir kurumu gerçekten kendi prensipleri ile yönetebilen bir bireyden bahsetmekteyim.

Örneğin bir eğitim kurumunda hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi gözüken bir hademenin aslında herkesi yönettiği gerçeğini sadece ama sadece algısı yüksek derecede açık birey ya da bireyler tarafından fark edilir.Zaten bu bireyler daha sonrasında kendi içlerinde iletişimde bulunduklarında her şeyin farkında olduklarını birbirlerine tabiri caiz ise sinyaller.

Bugün üniversitelerimizin bize öğrettiği evrensel bilgidir.Ancak bu bilgiyi sadece ama sadece öğrenmek yetersizdir , bilgiyi kullanmak ve uygulamak önemlidir.Evrensel etiğin maalesef anlaşılamadığı güzel ülkemde iş ahlakının da buna aynı orantıda eksikliği yüzünden kurumların ve şirketlerin yönetim biçiminde farklı yöntemler uygulaması gayet normaldir.Bu farklı yöntemlerin en başında ise çalışanı birbirine düşürme gibi yöntemler gelmektedir.

Toparlamak gerekir ise eğer bireyin kurum ile ilişkisinde kurumda bulunan akrabalık derecesine bağlı kişilerin algılarının önemli olduğu gerçeği ve evrensel bilginin etik ve iş ahlakı gibi kavramları aslında nasıl beslediğini görmekteyiz.Evrensel bilgiyi yaymak ile sorumlu olan üniversitelerimize her zamanki gibi daha fazla bir sorumluluk düşmektedir.Kurumlarımızın şirketlerimizin her türlü zamana ayak uyduran çalışanlarının olması aynı derecede devletin üretim yapmasına ve topluma katkı sağlanmasına yol açmaktadır.Zincir misali birbirine bağlı olan bu düzende bireyin rolünü çok az da olsa ben de inceledim ve aktardım.Kalemimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım bütün çabam ülkemin her kurumunda ve şirketinde çalışan ülkeme katkı sağlayan bireylerin iş ahlakı etik gibi kavramlarının da farkında olmalarıdır.

Yazımı kişiliğini, kendisini, fikri anlamda çok sevdiğim sayın rahmetli Vali Recep YAZICIOĞLU'na armağan ediyorum.Bu ülkede kurumsallaşmayı en güzel temsil eden kişi elbette ki kendisidir.Akan suya karşı insanları için dik duran bir bireydir kendisi.

Salih Yücel Gür

14 Temmuz 2017 Cuma

Rönesans Avrupası Halil İNALCIK

     O,daha sonra Selanik'te İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Merkez-i Ummumi Üyesi seçilince,kendisine '' Cemiyet-i Mukaddese''nin, yani İttihad Terakki Cemniyeti'nin ana prensiplerini açıklamak ve gençliği topluma bağlamak görevi verilir.İttihad ve Terakki,daha sonra 1906'da Mısır'da basılı Niamname-i Esasi'sinde ( Madde II,III ) sosyal politikasını şu satırlar ile özetlemekteydi: '' Her hususta sebeb-i muvaffakiyet olan ahlak-i hesene-i milliyeyi takviye,ulûm ve maârif ve terakkiyat-i medeniyye-i hazırayı adat-i kavmiyye ve ihtiyacat-i mevkiiyemize tatbikan memaliki Osmaniyye'de neşr ü tamime çalışmak... Osmanlı anasır-i muhtelifesi arasında samimi bir ittihad meydana getirerek vatanın yükselmesine çalışmak...'' İşte temel prensipler bunlardı.Gökalp kendisine verilen ödevi geniş bir açıdan bir sosyal mesele olarak ele aldı ve '' Yeni Hayat ve Yeni Kıymetler '' adlı makalesinde ( Genç Kalemler Sayı VIII ) asıl inkilabın içtimai nitelikte olması , yani topluma inmesi gerektiği fikrini savundu ve aynı yazıda bu Yeni Hayat'ı getirecek sosyal değerlerin niteliğini göstermeye çalıştı , 1911-1923 yıllarında , Balkan Savaşı faciaları , Dünya Savaşı , yabancı işgali , Sevres Antlaşması gibi imparatorluğun yıkılış buhranları içerisinde Gökalp, daima sosyal sorun üzerinde durdu; kurtuluş yolunu daima sosyolojinin klavuzluğunda aradı.Onun sosyolojisi , bu sebeple , dinamik bir sosyoloji, bir değişim sosyolojisi oldu. Milli Türk Devletinin kuruluşu döneminde Gökalp Türkçülüğün sosyal-ideolojik yorumuna yöneldi.Her Dönümde Gökalp kendisi gibi içtimai-ahlaki sorundan hareket ederek sosyal yapıyı esas alan Emile Durkheim sosyolojisini benimsedi.Toplumun nasıl ve nereye gitmekte olduğunu incelemek ve sorumlu mevkide olanlara yol göstermek , onun daima başlıca kaygısı oldu.Böylece ,Gökalp'e sosyal kültürel bunalıma bilim aydınlığında çözüm arayan hümanistler veya Fransız sosyologları yanında yer verebiliriz.

Sayfa 330 - 331 Rönasans Avrupası / Halil İNALCIK 

12 Temmuz 2017 Çarşamba

Orta doğu ve Türkiye


Orta doğu ve Türkiye


     Orta doğu bölgesinin önemini anlamak için bugün orta doğu bölgesinde kaç adet devletin faaliyet gösterdiğine bakabiliriz.Bu faaliyetin sadece görünürde olması önemli değildir,görünmeyen istihbarat elemanlarının yaptığı çalışmalar da yine mevcuttur.Bölge gerçekten çok kıymetli kaynakları barındıran bir bölge olması ve bölgesel anlamda tam anlamıyla güçlü bir devlet çıkaramaması sonucunda diğer güçlü devletlerin hedefi haline gelmiştir.

     Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakıldığında Osmanlı İmparatorluğu dönemi hatta ve hatta Selçuklu döneminden itibaren orta doğu ile ilişkisi bulunan bir kültürün devlet yapısında temsilcisidir Türkiye Cumhuriyeti.Bu geçmiş itibari ile orta doğu ile ilgili kökleri çok sağlam olan bir devlettir Türkiye Cumhuriyeti, burada aldığı Selçuklu ve Osmanlı mirasına sahip çıkması dış politikada kendi yerini ve önemini güçlendirecektir.Geçmiş gerçekten çok önemli derslerin çıkartılacağı bir zaman dilimidir.Tarih bilimi ise bu zaman dilimini diğer bilim dallarının yardımcılığı ile inceleyen bir bilim dalıdır.Tarihimize sahip çıkalım tarzında sloganların amacı aslında yine ülkemize milletimize ve gençlerimize sahip çıkalım demektir.

     Türkiye Cumhuriyeti'nin orta doğu ile ilişkilerinin sağlam temellere bağlı olması demek bu bölgedeki her etnik köken ile bir dönem ilişkisinin olduğunun göstergesidir.Diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti bunun avantajını kullanabilirken aynı zamanda dezavantajını da yine yüklenmektedir.Bölgede herhangi bir olumsuz durum olduğunda bundan ilk etkilenen devlet Türkiye Cumhuriyeti olacaktır ve olmuştur da. Özellikle Irak'ın işgalinin analizini iyi yapmak gereklidir.Irak işgal olduğunda Türkiye Cumhuriyeti'nin durumu ortadadır.Bunu içeriden herhangi bir partinin ülkeyi yönetememesi olarak algılamak ise bilgisizliğin göstergesidir.

     Türkiye Cumhuriyeti gerçekten bölgeyi iyi analiz eden elemanları devletin yüksek kademelerinde görevlendirdiği sürece devletin bekası için bölge bulunmaz bir nimettir aslında.Dış politikada atılan her mantıklı adımın sonucunda iç meselelerin ekonomik olarak çözümlenmesi daha da hızlanacaktır.Bu hızlanma yanında eğitimi de getirir ise toplumun ilerlemeye katkısı elbette olacaktır.

     Bölgeyi iyi analiz edemeyen bireylerin Türkiye Cumhuriyeti devletinin stratejik olarak yaptıklarının ne anlam ifade ettiğinden bir anlam çıkartamamaları gayet normaldir.Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti aldığı Osmanlı ve Selçuklu mirası ile diğer hiç bir devletin geçmişine benzememektedir.Daha fazla okumak daha fazla eğitilmek ve daha aydınlık günlere koşabildiğimiz günler için çabalamaya devam.

Salih Yücel GÜR

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Döngü


Bir bireyin kimliğinin ve kültürünün farklı olması diğer kimlikler ile başka devletlerin çıkarları için savaşmasını gerektirmez.Bunu sağlayan ise en başta akademik düzeyde bilginin kirliliğini sağlayan ve para ile kalemlerini satan bireylerdir.


Birey Ulus devlet içerisinde zaten kendi kültürünü ve kimliğini yaşatabilir, devletin sıkıntılı dönemleri elbette olmuştur. Ancak aynı birey kimliğini yine aynı coğrafyada yaşatmaktadır kültürünü de.Ancak aynı bireyin Uluslaşmasında bir ırkçılık olduğunu iddia etmesi cahilliğin daniskasıdır.


Yapısal anlamda toplumlarımızın birbirine benzediği ve dost olduğumuz bir devlet olarak Fransa buna en büyük örnektir.Ulus devlet içerisinde yaşayan halkların Ulus olma bilinci yerleşmiş ve bu çatı altında toplabilmişlerdir.Bireyin ideolojisi yine kendisini bağlamaktadır bu yapı içerisinde.

Başka ülkelerin ülkenize getirdiği demokrasi naralarına inanmayın o demokrasi naraları sizlere silah olarak ilerleyen zamanlarda geri döner....


Salih Yücel GÜR

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Rönesans Avrupası Türkiye'nin Batı Medeniyetiyle Özdeşleşme Süreci / Halil İnalcık


  
Kitap ile ilgili olarak ilk başta şunları söylemek istiyorum kitabın dili gerçekten harika anlatım tarzı gerçekten çok güzel özellikle bu alanda çalışan ve çalışma yapmak isteyen arkadaşlar için kitabın elde edilmesi ve okunması gerçekten şart.Konuların ele alınması detaylara düzgün bir şekilde yer verilmesi kitabı yardımcı kaynak niteliğine taşıyacak seviyeye getiriyor.Zaten Halil İnalcık hocamızın kitaplarını okuyanlar ve onu tanıyanlar bunun farkındadır.Ancak bu kitabın içeriğindeki dil Devlet-i Aliyye 1.Cilt'deki dilden daha sade ve okunur olmuş bunu söylemeden geçemeyeceğim. 
Salih Yücel GÜR
Kitaptan bazı kısımlar

  


              


8 Haziran 2017 Perşembe

Hitler Almanya'sının Gizli Tarihi 2 / Turgut GÜRSAN

Kitap değerlendirmesi 

Çok farklı iddiaları olan bir kitap öncelikle bunu hatırlamakta fayda var diğer yandan iddiaların çoğu mantıksız gibi geldi. Nazilerin UFO araçları tasarladıkları doğru olabilir ancak bu araçlar ile yapılanlar pek mantığa uygun değil. Kitabı biraz hayali olarak nitelendiriyorum en azından kendi fikirlerim ışığında. 

Salih Yücel GÜR





6 Haziran 2017 Salı

Topluma katkı sancıları



Ar-Ge ve İnovasyon çalışmaları İktisadi anlamda kalkınmış devletlerin çalışmalarında ilerlemesi için çok büyük fayda sağlamaktadır.Bu tür bir ilerlemenin olabilmesi için her alanda bilginin önemini ön plana çıkartmak gereklidir.Bilgi insanlık tarihi boyunca her zaman en önemli süreçtir aslında.Yaşam ile ölüm arasındaki kısa çizgide bilgi yatar.Bilgi insanların en büyük silahı olması nedeniyle en büyük düşmanıdırda aslında.

Bilgiye ulaşmadaki en önemli konulardan bir tanesi ilgili olmak ve araştırma yapmaktır.İlgili olmak ve araştırma yapmak bir konu üzerinde bilgilenmemizi sağlamaktadır.Kaynakların sorgulanması daha sonraki aşamada gerçekleştirilebilecektir.Büyüteçi elimize aldığımız akademik alanların olması, insanlık tarihine ve yaşadığımız topluma da biraz olsun katkı sağlayabileceğimiz anlamına gelmektedir.


Birey



Birey toplumun en küçük yapı birimi.Kısaca tanımlarsak eğer bireyi bu noktadan bakmak galiba doğru olacak.Gelişmiş devletlerin ilerleyen ulusların en dikkat ettiği nokta birey.Bireyin eğitim seviyesini yüksek tutmak adına yapılanlara dikkat etmek gerek.Bu ülkelerin ilerleyişlerinin altında işte bu ciddiyet yatıyor.


Bilgi



İnsan güneşi çıplak gözü ile görmek istemez ancak insan güneşin sıcaklığını hissetmek ve hayatından eksik olmamasını ister.İktisadi anlamda güneşin faydalarını algılamak için satılan dairelerin cephelerinin ne kadar güneş gördüğü fiyatlarına yansımaktadır.İşte bilgi de böyle bir gerçekliktir. Neredeyse aynı güneş gibi ilk başta insanoğlu onu çıplak gözü ile görmek istemez ancak diğer yandan hayatından eksik olmasını da istemez. Bol güneşli günler.


Toplum



Geneli hayallerden oluşan fikirleri taşıyan bireylerden oluşur.Bilginin ve aydınlanan bireylerin sadece ama sadece sahte kimlikler ile dolaştıkları kendileri gibi nadir insanların olduklarını bildikleri ancak her yerde karşılaşamayacaklarının da farkında oldukları bir dünyadır toplum...

Birey Bilgi ve Toplum bir araya geldiğinde Ulusların ilerlememesi için herhangi bir neden yoktur.Bu yüzdendir ki Ulusumuzun ilerlemesi yine bu üç genel anlamda aşamalı bir sistemden geçmektedir.


Salih Yücel Gür

18 Mayıs 2017 Perşembe

Hitler Almanya'sının Gizli Tarihi / Turgut GÜRSAN

Öncelikle şunu söylemek gerek ki kitabın daha yarısını okudum diğer yandan bu kitap gerçekten çok uçuk fikirlerin yer aldığı bir kitap ancak bu bilgilere ya da bilgilerden ( hayallerden ) bir kısmına dahi inanan bir insan bulabilirseniz Hitler'e tapan bir ordu yaratabilirsiniz ki istenilen de bu galiba.

Konunun dieğr yanı Yahudi düşmanlığını da burada çok ince bir şekilde ortaya koyulduğunu görebiliriz.Önceki medeniyetler ile Almanların akraba olduğu Almanların aslında güçlü olabileceği ancak Yahudiler yüzünden bu gücün ellerinden alındığı sembolize edilmiştir.






















7 Mayıs 2017 Pazar

Doğu-Batı ve Doğa


Doğu Batı ve Doğa 

Algılamak anlamak ve kavramak bu üç adım sayesinde insan bilgiye sahip olma yolunda ilk adımı atar.İnsan ne kadar değerli bilgiye sahip ise o kadar değer kazanır hayatta.Toplumların hiç unutmadığı ve hep hatırladığı insanlar gerekli bilgileri kendilerinde toplamış ve üstüne birazda kendilerinden bir şeyler katmış olan diğer insanlardır.Yine bu insanlar çok toplumun içerisinde olan insanlar değillerdir aslında.Çünkü onlar toplumun bir parçası olduklarını sadece ama sadece psikolojik olarak bir ihtiyaç olarak görürler.

Olayın en ilginç yanı ise toplumun hatırladığı unutmadığı insanların toplumdan uzak kalarak kendilerini bir birey olarak geliştirmesi için adım atmalarıdır.Kimi birey bunu toplumu için yapar kimisi gerçekten toplum tarafından yalnız bırakıldığı için.Toplum ise o birey başarıya ulaştığında aslında onun yanında olduğunu ileriye sürer.

Kelimeleri taş misali tek tek koymak ve bir duvar oluşturmak hayatın anlamı bu olsa gerek.İnsan yaşadığı ve yaşattığı kadar insan ancak önce kendisinin yaşaması gerekli.İnsan denilen tür zamanın değerli olduğunu bildiği halde arada da olsa kendisini boşluk içerisinde bulabiliyor.Biraz alıntı yapalım 

'' İnanç yaşamın gücüdür '' J.W.v.Goethe


İnanmak,insan eğer yağmurun altında yürürken bile aslında gökyüzünün bize rahmet bıraktığına inanırsa yaşamayı ve nefes almayı sevmeye başlar.Ancak insan üstünün ıslandığını ve çamur içerisinde kaldığını düşünürse işler değişebilir.Diğer yandan doğanın insana verdiği her türlü eylem aslında yine insanın iyiliği içindir.Doğaya karşı insan türü tarafından yapılan her eylem yine insana geri döner ancak biz bu konuya bile hala ideolojik bir zihniyet ile yaklaşmaktayız.

“Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz´´Hadis-i Şerifi


Böyle bir sözünün olması dahi aslında ne kadar güzel bir bakış açısı ile olaya yaklaştığının göstergesidir.İnanç insanın yüreğine serpilmiş bir noktadır aslında onu nasıl büyütürseniz o sizinle beraber koşar insanlığa doğru.Diğer yandan doğu masalları ile büyümüş olan Goethe'de Hz.Muhammed'in hayatını araştırmış ve araştırmak ile kalmamış onunla ilgili şiirler bile yazmıştır.

Birbirinden uzak iki insan, ikisi de ayrı ayrı toplumlar için yaşayan iki önemli insan.Aynı dönemde yaşamamaları hiç önemli değil.Önemli olan onların birbirini anlamalarıdır aslında.Doğu-Batı Diva'nında Goethe İslam ile ilgili ve peygamberimiz ile ilgili yaptığı araştırmaları yansıtır.Bu araştırmalar o kadar geniş bir biçimdedir ki bizim bile bilmediğimiz konuları ele alır aslında.

Doğayı ve İnsanı anlamak için kelimeler aracıdır sadece.Ancak biz birbirimizi anlamak istemiyorsak o zaman kelimelerin bir suçu yoktur.Doğu'da ya da Batı'da yaşamanın bir anlamı yoktur.Zaman kavramının ise hiç mi hiç anlamı yoktur.İnsan değer verdiği konularda çok dikkatli olmalıdır, ancak anlayamadık daha bunu.Batı toplumu bunu anlamıştı önce onlar bizi araştırdı.Bizi bizden daha iyi bilen bir toplum Batı toplumu.Onları övmek bizi yermek değil amacım ancak artık okumamız gerekli kendimiz ve çevremiz için kimin kim olduğunu bilmek için bizim neden dünyaya geldiğimizi sorgulamak için.Kaldı ki İslam sorgula diyen bir din ancak bizde sorgulama sadece ama sadece sınav sonuçlarından ibaret...

Salih Yücel GÜR