25 Eylül 2017 Pazartesi

Rönesans Avrupası


Rönesans Avrupası isimli kitabında Halil Hoca neden son kısıma Türk Hümanizmini ayırmış diye sormuş ve dikkatimi çekmişti.Elbette ki Avrupa'nın ileri olmasında bu hümanist anlayışı milliyetçiliğine entegre etmesinden kaynaklı olduğu düşüncesi belirmişti. Türk Milliyetçiliğinin Hümanizmi sadece ama sadece insan hakları olarak algılaması aslında biraz da ülkemizdeki bölücü faaliyetlerin yapılmasında ilk başta insan hakları dernekleri tarafından yapılmasından kaynaklıydı. Ancak diğer yandan Türk Milliyetçiliğinin gerçekten ama gerçekten gerçek bir hümanizm ile entegre olması ve diğer uluslar arasında usu ile yer alması gerekliydi. Salih Yücel GÜR

17 Eylül 2017 Pazar

Yazmak...


Yazmak hayatın anlamlandırdığı bazı şeyleri yansıtmaya benziyor galiba.Bugün günümüzde artık insanlar çok hızlı bir şekilde tüketiyor.Sadece araç gereçleri değil birbirlerini de hızlı bir şekildi tüketiyor.Saygı anlamını yitirmiş bir biçimde toplumun onu bulmasını bekler nitelikte sanki. Saygının arasına yaşımızı cinsiyetimizi makam ve mevkimizi koyuyoruz.Bunların anlam ifade edebilmesi için değer kazandırmamız bekleniyor hayat denilen yolculuktan.Ancak insan sadece ama sadece kendisi olduğu için değer kazanamıyor hayat yolcuğunda. Bazen kimse anlamıyor anlattıklarınızı bazen bir kaç kişi anlıyor ve geri kalanlar heba oluyor.İnsan en çok saygı duymayı beklediği kişilerden saygı duymadığı zaman yıkılıyor galiba.Evet galiba böyle hayata başladığında tek başına olmamak için elinden geleni yapan biri için en azından böyle, yine de inatla sizi yalnız bırakmaya devam ediyorlar. Fiziki anlamda varlıkları sizin için herhangi bir şey ifade etmiyor.Fikri anlamda sizi anlayamadıkları için.Bazen sadece ama sadece sizin çabalamanız da yetmiyor hayata karşı.Hayat her zaman her dakika ve saniyede sizi eğitiyor.Yoğurulan bir hamur gibi ancak tuz yerine acı döküyor yüreklerimize. Her birimizin acısının çeşidi var farklı farklı acıları taşıyoruz.Anlatmayı hayal edebildiğimiz bir dünyanın içerisinde özgür olmayı bir kenara bıraktık hiç olmazsa o özgürlüğü anlatabilelim diyoruz galiba. Bu aralar gerçekten kelimeler anlam bile taşıyamayacak kadar yorgun galiba.Gece sokağı aydınlatan lambalar bile hayallerimi aydınlatamıyor.Galiba bu günü hiç ama hiç unutmamak üzere kalıcı bir etki ile terk edeceğim kendimi... salihyücelgür

14 Eylül 2017 Perşembe

Sen


Saçların baharlarda koşan çocuklar 
Senli ve sensiz günler geçer 
Yapraklar düşer, cehennem olur vilayetler 
Her bir notada seste senin izlerin 

Diridir ve dirilir yeniden sevgi  
Yağmur damlası misali
Göstergesi gözlerin 
Yaşanacak o güzel günlerin

Ve bir kış gelir çöker yüreğime 
Güneşe bekleyen yeşillikler misali
Gülüşün gülüşüme yakın sanki 
Ancak dökülmez kelimeler dilime...

salihyücelgür

Etki Tepki - Toplum Akademisyen



İnsan elbette her işte hırslarını katmalı ancak pozitif bir etki ile hırslanmalı.Diğer türlü kapital düzenin içerisinde ona en etkili şekilde hizmet eder gibi değil.Bu yüzden biz toplum olarak bunu anlayamadık daha.Etik dediğimiz kavramın yerine dini kurallar bütününü koyduk.Bunun çok iyi yanları olduğu gibi kirlenmiş bilgileri de içerisinde mevcut.

Toplumun eğitimi tam alamaması sonucunda anlatmak istediklerimizi anlatamadık onlara.Bunun sonucunda herhangi bir ilerleme yaşanmadı aslında.Bizim konuştuğumuz gerçekten nefes alır gibi konuştuğumuz toplumdaki kişi sayısı belli bir kesim oldu.Yine bizim gibi toplumu düzeltmeye çalışan okuyan her anlamda okuyan kişiler olmuştur.Bunu kendimi ya da kendimizi abartmak için değil.Toplumumuzun sorunlarını çözmek adına bir adım atmak için söylüyorum.

Diğer yandan eğitimin gerçekten verildiği ülkelerde bu tür çoğu sorun zaten başta halledilmiştir.Biz daha milli bir ekonomi milli bir eğitim sistemi ve aydınlar kesimini tam anlamıyla oluşturamadık.

Aydın tanımlamamız malesef ama malesef sadece ama sadece Batı'yı örnek alan ve belli bir ideolojiye veya meslek grubuna dahil olan bireylerden olarak algılıyoruz.

Ancak gerçekte sadece Batı'yı değil ileriye doğru adım atmış bütün medeniyetleri örnek almak önemli olandı.Biz ise aydınlanmayı yarıda bıraktık Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki anlayış ile günümüzün anlayışı arasında dağlar kadar farkın olduğu yine ortadadır.Buna bir örnek vermek gerekir ise bugün üniversitede okutulan derslerin kaynak kitaplarına bakıldığında ya Batı'dır ya da Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği aydındır.

Ancak artık bunun kırılması ve toplumun ilerlemesi şarttır.Bunun için en başta akademik okuma yapan bireylerin sayısının artması gereklidir.Hangi konuda olursa olsun okuma yapan bireylerin sayısının artması düşünen soran sorgulayan bireylerin artması ve o akademik alanda daha da fazla soru sorulmasına cevap bulunmasına neden olacaktır.

Bizdeki akademik çalışmaları takip eden bir toplum algısı olmadığı için akademik çalışmaları yapan akademisyenlerimize herhangi bir psikolojik olarak destek verilememektedir ,bu da bu insanlarda elbette bir hayal kırıklığına yol açmaktadır.

Biliyoruz ki psikoloji bugün hayatımızın en önemli alanlarından ve içinde bulunduğumuz hayatımızda olan bir alandır.Bu alanın bireye etkisini incelerken hem pozitif hem negatif şekilde bir sürü yol açtığı durumları ele almak gereklidir.Bu durumların bireylerin seçimlerine nasıl etkili olduğunu zaten işin uzmanı kişiler araştırmakta ve incelemektedir.

Sevgi ve saygılarım ile 

salihyücelgür

12 Eylül 2017 Salı

Gerçek Atatürk'ü Tanımak


Sağ ideolojide Türkçü fikirde olan bireylerin Ülkücü bireylere karşı getirdikleri eleştiriler sayesinde aslında biraz Türkçü bireyler bir arada durabilmektedir.

Bunun göstergesi olarak Atsızcı ve diğer Türkçü fikir babalarının yazdıklarını okuyanlar onaylayanlar ve bu yolu izleyenler olarak ikiye ayırmak istiyorum.

Ortadaki Ülkücü bireylere karşı olan nefret bu iki ayrı Türkçü ideolojik akım kırılmasını birbirine yaklaştırıyor aslında.Aynı olay etki-tepki olarak bir dönem Ülkücü-Komünist arasında da geçmiştir.

Toplumumuzun ne yazık ki bir arada kalabilmesi için ortak bir düşman olması gereklidir.Buradaki düşmandan anlatmak istediğim illa ki fiziki bir eylem gerçekleştirmek değildir.Fikri anlamda da gerçekleştirilen tacizler bazı ideoloji akımlarının içeride parçalanmasına rağmen birbirileri ile ittifak yapmalarını sağlamaktadır.

Bu yüzdendir ki aslında Atatürkçülük dışında kalan bütün ideolojiler az ya da çok Atatürkçü ideolojiye karşı hafif hafif nefret beslemektedir.Bunun ise en güzel örneği Liberal - Muhafazakar - Marksist cephelerin Atatürk ve Atatürkçülük ile iligili fikirleri gelmektedir.Diğer yandan günümüzdeki sözde Türkçü yazarların da Atatürk ile ilgili saçmalamaları da buradan gelmektedir.

Yani Atatürk hem ortak dost hem de ortak düşmandır.Gerçekten gerçek Atatürk'ü anlayanlar ise diğerlerine sadece gülümser :)

"Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte Türkiye ne yapacağını bilmelidir...bizim bu dostluğumuz idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz, onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır ? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür...İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli."

M.Kemal ATATÜRK 1933, Çankaya Köşkü

Salih Yücel GÜR

9 Eylül 2017 Cumartesi

Yarım Kalmış Toplumların Sorunsalları


Ülkemizi ve toplumumuzu inceler iken öncelikle toplumun nasıl bir toplum olduğunu ve toplumda kaç farklı zihniyet çeşidinin bulunduğuna göz atmak gerekir.

Dönemimiz itibari ile iki çeşit zihniyetten söz etmek mümkündür.Bunlardan bir kısmı laik diğer kısmı ise muhafazakar olarak adlandırılabilir.

Laik kesimin istediği demokratik bir ülkenin yasal düzenlemeler ile gerçekleşmesidir.

Muhafazakar kesimin istediği ise yasal düzenlemelerin şeriata göre yapılmasıdır.

Ülkemizin hem iç hem de dış siyasetteki ilişkilerine bakıldığında bu iki kesimin istediği gibi bir ülkenin tam anlamıyla oluşması gerçekten imkansızdır.

Dış siyasette laik bir ülke ile iletişim kuracağımız zaman ayrı bir politika, muhafazakar bir ülke ile iletişim kuracağımız zaman ayrı bir politika yürütmekteyiz.Bunun örneğini hükümet olarak gelen partilerin siyasal çizgileri ve en çok hangi ülkeler ile iletişimde olduğuna bakarak geçmişten anlayabiliriz.

Diğer yandan yine kavram kargaşası olan bir ülke olan Türkiye Laik ve Muhafazakar zihniyet yapısına ait insanları barındırır iken bu ana başlıklar altında daha bir sürü kırılmalar yaşamaktadır.Laikliğin ve Muhafazakarlığın ne olduğunu anlamayan toplumların bu tür eğilimlerinin olması eğitim eksikliğinden kaynaklanmaktadır.Eğitim eksikliği ise yine ekonomik eksikliğe bağlıdır.

Ülkemizin ekonomik olarak büyük adımlar atabilmesi demek eğitim olarak da bunu desteklemesi ve eğitim alanında da ayrı bir şekilde yeni adımlar atması gerektirmektedir.Bunun için eğitimin artık günümüz koşullarına uygun teknoloji ile yan yana ilerlemesi günümüzde herkesin bildiği temel bir bilgidir.

Ülkemizin toplumu olarak zihniyetlerimiz ayrılabilir ancak bu zihniyetleri tanımak tanımlamak ve algılamak bu noktalarda çok dikkatli olmalı zihniyetlerimizi tanırken tanımlarken ve algılarken bilinçli bir şekilde hareket etmeliyiz.Hangi zihniyetin savunuculuğunu yapıyorsak yapalım bunun temelinden dönemimize kadar olan sürecini incelemeli ve zihniyetimize yakın olan ülkeleri mercek altına almalıyız.

Peki bu ne işe yarar ? 

Eğer toplumda bunu başarabilen bireylere sahip olursak gelecek nesillerin bir laik muhafazakar kavgası olmayacak ve orta yolu bulmuş olacaklardır.Günümüz gereği dönem bilim teknoloji dönemidir.Bilim ile alakadar olmayan toplumların hali ortadadır.Bu yüzden bilime olan ilginin artması bireyin en erken dönemde bilginin temeli olan aracı ile yani kitap ile tanışması ile olacaktır.

Saygılar sevgiler daha güzel daha ileri bir toplum için.

Salih Yücel GÜR

1 Eylül 2017 Cuma

Tür ve Toplumun Sorgulanması


Bu aralar sorguladığım en zor olaylardan bir tanesi ise türümüzün mü yoksa toplumumuzun mu bir üyesi olmak daha saçma.

Aslında döngü şeklinde yine Albert Camus'un söylediğine geliyoruz galiba hayat zaten saçma diyor ya kendisi.Bir parça da olsa gerçek, bu saçmalıktan ibaret.Dönemsel olarak gerçeklere baktığımızda dönemlerini aydınlatmaktadır.Ancak diğer bir dönemde ise önceki dönemin gerçeklerinden belki beslenebilir bu gerçekler ancak aynısı kesinlikle değildir.

Hayatımızın dünü emperyalizm idi bugünü ise kapitalizm.Durmadan dönüp kapitalizmi suçlayacak değilim elbette.Çünkü onu ortaya koyan da yine bizim türümüz.Ancak farkında olmadan çok gereksiz yere coşturan ve egolarını tatmin eden ise toplumumuz.Bu hata insanları daha da nefret içinde bulundukları bir ortama sürüklüyor.

Toplumumuzun saçmaladığı noktalarda ve bunu anlatan insanların olduğu noktalarda elbette bir küçük zihniyetteki sözde milliyetçi birey sen de çok biliyorsun diyebilir.Ancak sorguladığımız kadar yaşadığımız şu hayatta kullandığımız her teknoloji sorgulayan bir insanın eseri.

Galiba insan keşfetmek için riske giren bir tür.Ancak neyi ne kadar keşfetmek istediğine bağlı.Toplumumuzun duygularını başka yerlere entegre etmeye çalışan bir kapital düzenin içerisinde ilerlemeye çalışan diğer bir kesimin olması da elbette önemlidir.Dikkatimizin nerede olduğuna dikkat etmek gerekli.

Bakmak ve görmek arasındaki farka kadar gider aslında bu muhabbet bunun nedeni ise hala da toplumda bakmak ile görmek arasındaki sorgulamak ile sorgulamamak arasındaki anlam ifadesini anlayamadığımız için.

Yemek pişti galiba afiyet olsun 
Bol kapitalist ancak bilinçli günler.Kapitalizm türümüzün bir sistemi ancak bilinçli olmak ise toplumumuzun başarabileceği bir adımdır.

Salih Yücel GÜR