24 Temmuz 2018 Salı

Genom Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi


Fotoğrafın tam boyutunu görüntülemek için tıklayın...

Francis Crick, 28 Şubat 1953'te DNA'nın yapısını çözdüğünde şöyle demişti: "Hayatın sırrını keşfettik." Ancak bu sırrın ne olduğunu anlamamız uzun bir süre daha alacak, yüzyılımızın en önemli bilim dallarından birisi genetik olacaktı. 

İnsan genomu, 23 çift kromozomdan oluşan bir pakettir. Matt Ridley bu paketi açıyor ve ortaya dökülen ama genetik dilinde yazılmış pek çok sırrı bizim anlayacağımız bir dile tercüme ediyor. İnsan genomunda "genetikçe" yazılmış bu "yazılar" aslında türümüzün biyolojik tarihinin kaydını, başka bir deyişle otobiyografisini oluşturuyor. Kökenlerimiz, evrimimiz, doğamız ve zihnimiz hakkında çarpıcı bilgiler veren yazar Matt Ridley, yepyeni soruların ve yepyeni cevapların eşiğinde bir kuşak oluşumuza dikkat çekiyor.

Genetik mirasımız kaderimiz mi? Yoksa genetik determinizm bir mitten mi ibaret? Bir katilin işlediği cinayetin sorumluluğu ailesindeki genlere yüklenebilir mi? Yoksa işimize gelmediğinde özgür irade sahibi olmaktan vazgeçmeye hemen hazır bir tür müyüz? Gen tedavisinden mucizeler beklememiz ne kadar gerçekçi? 

Genom'da merak ettiğiniz bu ve benzeri pek çok soruya yanıt bulacaksınız. Genom'u okudukça şempanzelerle genetik benzerliğimizin %98 olması en azından bazılarımızın onuruna daha az dokunacak gibi görünüyor.

22 Temmuz 2018 Pazar

Kurtuluş Savaşı Döneminde Toplumumuzun Bireysel Çıkarcı Davranışları


                Toplumunun kurtuluşunu sağlayan Kurtuluş Savaşı öncesinde dahi toplumumuzun analiz etmek ve tanımlamak mümkündür.Etnik köken din,dil ve zihniyet ayrılıklarını bir kenara bıraktığımızda ne kadar coşkulu bir toplum olduğumuz ortadadır.Toplumumuzun bunu anlaması ve algılaması ne yazık ki dış devletler tarafından yaşatılan acılar ile ortaya çıkmış, millet ve ulus olma yolcuğumuz acı bir şekilde başlamıştır gerçi dünyadaki hangi toplum böyle başlamamıştır ki…

                İttihat ve Terakki dönemi toplumsal problemlerimizin en günyüzüne çıkmış dönemidir.Normalde toplumumuzdaki bu problemlerin İttihat ve Terakki döneminde günyüzüne çıkmasını İttihat ve Terakki örgütüne bağlayan tarihçiler de ne yazık ki mevcuttur.Her ülkenin bu tür dönemleri neredeyse mevcuttur diyebiliriz.Galiba bu dönemlerde toplumların yönetimlerde bir boşluk olduğunu görmeleri ve bunu fırsat bilmeleri sorunlarını bu kadar günyüzüne vurmalarına yol açmaktadır.

                Türk toplumu Kurtuluş savaşını dahi parça parça bölgesel kurtuluş ve daha sonrasında Mustafa Kemal gibi bir dehanın öncülüğünde bir bütün olarak bir ulus olarak vermiştir.Toplumumuzun sorunları her alanda ve her anlamda temeli itibari ile çözülmeyecek sorunlar değildir ancak toplumumuzdaki bireysel çıkarcılık güden makam ve mevki sahibi bireylerin çoğunlukta olduğu dönemlerde toplumsal sorunların artması ve bu sorunlardan rant sağlaması gayet doğal bir hal almıştır.

                Toplumun bu etik anlayışından bir haber bireysel çıkarcı tutumu dönem dönem yine kendi toplumundan insanlara ağır bedeller ödetmiştir ödetecektir de.

                Diğer yandan en büyük sorgulanması gereken konu ise Mustafa Kemal gibi bir dehaya sahip olmasaydık bölgesel kurtuluş sonucunda yeniden bu bölgelerin işgale uğramaması gibi bir olay düşünülebilir miydi ? düşünülmelidir.Elbette tarih bilimine bu olmasaydı bu olurdu tarzında bakmak mümkün değildir ancak birey olarak sorgulamadan insan edemiyor işte...

Salih Yücel GÜR