29 Ağustos 2015 Cumartesi

Sen sen ki Çanakkale'de yıldırımsın Türk Ulusu

Bir devletin ve milletin ilerlemesi tabi ki Ulusundaki ulus bilincinin yerleşmesi ile olmaktadır.Onlar ki ( Batılı toplumlar ) her anlamda bize saldırmaktadırlar.

Us'a ( akla ) uymayan tarih yazmakta.Bilimin sadece Batılı toplumlarda olduğunun Doğulu toplumların ise sadece cahil 3.sınıf insanlar olduğunu bütün dünyaya bağırmaktadırlar.
30 Ağustos ise bu bağırışa dur diyen Doğulu bir Ulusun Cumhuriyet ile gelen çok büyük bir yıldırımıdır.

Bizi Sol-Sağ Laik-Muhafazakar diye ayırmaya çalışmakta.Her fırsatta aramıza nifak tohumları serpiştirmektedirler.

Batılı toplumlara yine yeniden tokat atmaya hazırız.Çanakkale'de attığımız gibi.Cumhuriyetin kuruluşunda attığımız gibi.En önemlisi ise İngiliz İstihbarat belgelerinde Mustafa Kemal'in önünü kesin diyerek istihbarat verildiği halde önünü kesemeyen İngiliz Devletine attığımız tokat gibi...



Bir Ulusu yıkmaya çalışmak....



1949'dan sonra Milli Eğitim Bakanlığı'na yuvalanan Amerikalı danışmanların belirlediği öğretimle beyinlere kazınan,' Osmanlı'nın savaşlarda üstün gelerek yükseldiği ve savaşlarda yenilerek yıkıldığıydı'.Çünkü, Amerika'nın Soğuk Savaş yılları boyunca Türkiye'den beklediği İslam ülkelerinin başına geçerek bütün Müslümanları Sovyetler Birliğiy'le savaşa tutuşturmaktı; bu nedenle okullarda kılıç,gürz,pala sallayan gözü kapalı ölüme koşan savaşçı Osmanlı imgesi kazınmıştı.Müslüman Türk çocuklarının ruhuna ve beynine Osmanlı'nın yükseliş döneminde Avrupa'dan üstün bir ekonomik yapıya sahip olduğu,üretim biçimi , üertim araçları , üretim ve uygarlık düzeyi karşılaştırmasında Avrupa'dan kat ve kat üstün durumda bulunduğu,Osmanlı ordusunun da bu yüzden savaşlarda üstün çıktığı gerçeği , Müslüman Türkleri kendi çıkarları doğrultusunda savaşa sürmekten başka bir amaç taşımayan Amerikalı eğitim danışmanları tarafından bilinçli olarak yok sayılmış ve tarih kitaplarından dışlatılmıştı.

“TÜRKÇÜLÜĞÜN İKİ KOLU”

Yusuf Akçura, Kazan kökenli. Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyelerinden. TBMM’de 2., 3. ve 4. dönem İstanbul... 5. dönemde 1935’te Kars milletvekili olarak mecliste yer alan Akçura’nın 1904 yılında yayımladığı Üç Tarzı Siyaset adlı makalesi hâlâ üzerinde düşünmeye değer.

Sevgili Dostlar, okuyun…

“TÜRKÇÜLÜĞÜN İKİ KOLU”

“…Bizde Türkçülük cereyanının gitgide iki kola ayrıldığını iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyanı şimdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek, birisine ‘Demokratik Türkçülük’, diğerine ‘İmperyalist Türkçülük’ diyebiliriz. Demokratik Türkçülük, millet esasını, her millet için bir hak olarak telakki ediyor ve Türkler için talep ettiği bu hakkı, diğer milletlere de aynı derecede hak olarak tanıyordu.

Meselâ, Osmanlı İmparatorluğu’nda; Arablar’ın, Arnavutlar’ın ve diğer milletlerin bu hakka istinaden muhikk olarak istediklerinin verilmesine taraftardı. Türk Yurdu, bu nokta-i nazarını, Arab mes’elesinde birkaç defa, beyan ve izah etmiştir. Bunun içindir ki meşhur bir Osmanlı muharriri, Türk Yurdu müdürünü ‘milliyetperver değil, milletperverdir’ diye tavsif etmiştir.

Demokratik Türkçülük, ihtimal ki,  Türkler’in ekseriyeti diğer milletlere mahkûm mevzuunda bulunduklarına ve hatta hakim sayılanlarının bile, iktisaden ve harsen yalnız  mağlup değil, adeta tâbî olduklarına ve binaenaleyh ancak hakka istinaden kurtuluş mümkün olacağına kanaattan neşet etmekte idi…

Bundan maada, Demokrat Türkçüler, Türk’ün mevcud millî kuvve-i müdahharesi, şimdilik kendi kendine yaşatmağa ancak kifayet eder, diye düşünüyorlardı; diğer milletleri temsil etmek şöyle dursun, idareye çalışmayı bile, o kuvveti tenkise sebeb olacağından, zararlı sayıyorlardı.

İmperyalist Türkçüler ise ekser Avrupa nasyonalistlerine benziyorlardı: Mücerred hakka değil, sırf kendi kuvvetlerini arttıran milliyetçiliğe taraftar  idiler. Vakı’a ekser Avrupa nasyonalistlerinin  nazarında hakk-ı millî, mücerred ve mutlak değildir; bir vasıta-i siyasettir. Mesela Rusya, kendi dahil ve haricindeki Islavların hakk-ı millîsini iddia ve talep ve bunun için icab ederse harb bile ederdi; fakat İmparatorluk’ta, dahil Finler’in, Gürcüler’in, Ermeniler’in, Türkler’in tabii haklarını bile kabûl etmezdi, evvelce aldıklarını istirdada çalışırdı.

Kuvvetli zannolunan ve yüz milyonluk bir Rus kitlesine dayanan bir siyaset muvaffakiyetle tetevvüc edecek diye beklenirken, yuvarlandı, gitti. Almanlar’ın de gerek Almanya’da, gerek Avusturya’da takip etmek istedikleri bu nev siyaset-i milliyeleri, muvaffakiyetsizlikle hitam buldu. Daha az kuvve-i maneviye ve maddiyeye müstenid İmperyalist Türkçülük de muvaffak olamazdı…

Demokratik milliyetçilik hakka müstenid ve sırf tedafüidir. Gasp edilen hakkı almağa, gasp edilmek istenilen hakkı müdafaaya çalışır; İmperyalist milliyetçilik ise taarruzîdir, diğerlerinin hukukuna tecavüzü bile tecviz ederek kendi milliyetini takviyeye çalışır.

Taarruzî milliyetçilik, dünyada henüz bitmiş değildir. Fakat zannediyorum ki bu nev’i milliyetçilik, er geç zevale mahkûmdur; Ruslar’ın, Avusturyalıların, Almanların başına gelen,  bir gün olup diğer imperyalistlerin de başına gelecektir…

Efendiler, Türklerin taarruzî imperyalist milliyetçiliği hatadır. Bugün bu sözleri söyleyen, eline kalem aldığı, mektebde, medresede veya böyle serbest bir kürsüde söz söylemeğe başladığı andan beri daima Demokratik Türkçülüğü müdafaa etmiştir. Bundan sonra, vekayiin derslerden ibret alarak, bu esası daha ziyade katiyetle müdafaa edecektir.”


20 Ağustos 2015 Perşembe

Child 44

Art arda işlenen 43  çocuk cinayeti sonrasında Leo arkadaşı Alexi'nin oğlunun ölüm haberini açıklar.Arkadaşının oğlunun ölümü ile gelen olaylar dizini Leo'yu bir seri katilin peşinden gitmeye iter.Savaştan sonraki Stalin dönemini koklamanız için yapılan bu filmde herşeyden neredeyse biraz vardır.

Aslında filmdeki asıl soru 44.Cinayetin Leo'nun arkadaşı Alexi'nin oğlu olmasaydı devletin cinayetlerden haberi olacakmıydı ?




19 Ağustos 2015 Çarşamba

Korkuyoruz ama neden?


Korkuyoruz ama neden?


İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için
Sevmekten korkuyor.


Sevilmekten korkuyor, kendini sevilmeye layık görmedikleri için.


Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.


Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.


Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.


Yaşlanmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey veremediği için.


Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.


The One I Love




Bencilliğin merkezindeki insanoğlunu anlatan bu film gerçekten izlenecek filmler arasında yerini almaktadır.İnsan ilişkilerinin en doruk noktasında dahi bencilliğin ne kadar yer edindiğini bize çok farklı bir biçimde dahi olsa anlatmaktadır.

Başkanların Hizmetkarı


Amerika'da Siyahilere karşı yapılan ırkçılığı anlatan bu film.Son sahnelerine kadar gerçekleri son sahnelerde ise Obama propagandası yapmaktadır.Galiba siyasi partilerin de yeni propaganda biçimi bu olsa gerek.Bazı gerçekleri ele alıp dipnotuna kendi söylemlerini yada kendi lider isimlerini sıkıştırmak.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

IObit Advanced SystemCare PRO 8.1.0




IObit Advanced SystemCare PRO 8.1.0.651

Advanced SystemCare programı bilgisayarınızdaki gereksiz dosyaların temizlenmesinde bilgisayarınızın hızlanmasında kaldırılmayan programların ve eklentilerin kaldırılmasında size yardımcı olur.

Program FULL versiyondur otomatik disk birleştirme sayesinde bilgisayarınız her zaman daha hızlı bir biçimde çalışır.

Programı kullandıktan sonra bilgisayarınızdaki değişiklikleri görebilirsiniz...



İndirme Linki




12 Ağustos 2015 Çarşamba

Arapları ve Ortadoğu'yu sömürmeden önce bir hatıra fotoğrafı çektirelim


Savaş süresince Sofya,Çanakkale,Mısır,Aden ve Mezopotamya’da çeşitli kademelerde istihbarat amaçlı faaliyette bulundu. Görevi sırasında ismi geçen yerleşim yerlerinde gözlemlerde bulunan Sykes’ın amacı yalnızca bölge insanı hakkında bilgi edinmek değildi. Esas amacı bölge üzerinde İngiliz hakimiyetini gerçekleştirmenin yollarını aramaktı.

9 Ağustos 2015 Pazar

Dünyamızda İslam Mirası

Kahve çekirdeklerinin, torpidoların, ameliyat skalpellerin, kemerlerin ve rasathanelerin, hepsinin ortak yönü nedir? Leonarda da Vinci uçma fikirleri orjinal miydi? Kim haplar için kapsülü akıl etti ve Fibonacci matematik hünerlerini nereden öğrendi ? Bu soruların cevapları ve daha fazlası bu kitapta bulanabilir.

600 yılından 1600 yılana kadar olan uygarlığın altın çağı ortaya çıkaçak: Ortaçağ Müslümanları tıp ve mekanik, kartografi ve kimya, eğitim ve mühendislik, mimarlık ve astronomi gibi çeşitli alanların öncülüğünü yapmışlardı. Hiç bir alan katı bilimsel deneyle desteklenen sorgunun detaylı tahkikatını ıskalayacak derecede belirsiz değildi.


İbn-i Haldun


Atatürk Geometri kitabı

13 Kasım 1937 günü Atatürk Sivas'taydı.Ölümünden 362 gün önce...Ülkeyi kurtarmak için topladığı Sivas Kongresi'nden bu sefer konu '' bağımsızlık savaşı '' değil, '' kültür savaşıydı.'' Karşısında vatan için ölüme koşmaya hazırlanan eli silahlı yetişkinler değil,ülkenin geleceği gençler vardı.Atatürk geometri dersindeydi.O günkü adıyla hendese dersinde...

Atatürk,kara tahtanın başında bir hendese konusunu anlatmaya çalışan kız öğrenciyi takip ediyordu.Öğrenci,birbiriyle kesişen iki çizginin oluşturduğu açıları anlatıyor;ancak zorlanıyordu.Açı,çizgi,paralel,daire,üçgen sözcükleri henüz türetilmemişti ve dersin tüm kavramları murabba,müselles,zaviye gibi Arapça kavramlardı.Kız öğrenci Arapça bilmediği için konuyu anlatmakta zorlanıyordu.Bir türlü Arapça sözcükleri söyleyemiyor,sürekli hata yapıyordu.

Bu duruma daha fazla dayanamayan Atatürk '' Bu anlaşılmaz Arapça terimlerle öğrencilere bilgi verilmez.'' diye tepki gösterdi ve hemen orada şu emir gibi kararı verdi:''Bundan sonra dersler Türkçe ve yeni terimlerle anlatılacaktır.''