Problemin üstesinden gelmeyi ilk başaranlar, güney Mezopotamya'da yaşayan Sümerler'di. Kavurucu güneşin altındaki bereketli ovalarında büyük hasatlar kaldıran ve gelişmiş şehirlere sahip bir topluluk olan Sümerler'in, nüfusları arttıkça işlerini koordine etmeleri için gereken bilgi miktarı da arttı. MÖ 3500'le 3000 yılları arasında adlarını bilmediğimiz bazı Sümerli dehalar, bilgileri beyinleri dışında bir yerde tutmak ve işlemek için, özellikle de büyük miktarda matematiksel veri için uygun bir sistem icat ettiler. Sümerler böylece toplumsal düzenlerini insan beyninin sınırlarından kurtarıp büyük şehirlerin, krallıkların ve imparatorlukların önünü açmış oldular. Sümerler tarafından yaratılmış bu veri işleme sistemine "yazı" diyoruz.
İmza, Kushim
Yazı somut işaretler aracılığıyla bilgi depolama yöntemidir. Sümer yazı sistemi bunu iki tür işareti birleştirerek başardı ve bunlar kil tabletlere yazılıyordu. Birinci tür işaretler sayıları temsil ediyordu; 1, 10, 60, 600, 3.600 ve 36.000 için birer işaret vardı (Sümerler 6'lık ve 10'luk bir sayı sistemi kombinasyonu kullanıyorlardı. 6'lık sistemleri bize günün 24 saate bölünmesi veya dairenin 360 dereceye bölünmesi gibi pek çok önemli miras bıraktı). İkinci tür işaretler ise insanları, hayvanları, malları, toprakları, tarihleri vb. temsil ediyordu. Bu iki tür işareti birleştiren Sümerler böylelikle başka hiçbir insan beyninin ya da hiçbir DNA zincirinin saklayamayacağı veriyi saklamayı başardılar.
Göbekli Tepeyi inşa edenlerin oraya ne dediğini bilmiyoruz. Yazının ortaya çıkmasıyla birlikte tarihi, o dönemin yaşayanlarının gözünden okuyabilmeye başladık. Kushim'in komşuları onu çağırdığında gerçekten de "Kushim!" diye bağırmış olabilirler. Tarihte adı yazılmış ilk insanın peygamber, şair veya büyük bir komutan değil de bir muhasebeci olması çok anlamlıdır.
Bu erken dönemde yazı, olgular ve resimlerle sınırlıydı, Sümer romanı diye bir şey vardıysa da asla kil tabletlere yazılmadı. Yazmak zaman alan bir uğraştı ve okuma yazma bilenlerin sayısı da çok azdı, o yüzden yazıyı kayıt tutmak dışında kullanmak için bir sebep yoktu. Beş bin yıl önceki atalarımızdan bilgece sözler kaldığını umarsak büyük hayal kırıklığı yaşarız, çünkü bize bıraktıkları en eski mesajlar, "29.086 ölçü arpa 37 ay Kushim," gibi şeylerdi. Bu da aşağı yukarı şu şekilde çevrilebilir: "37 ayda toplam 29.086 ölçü arpa teslim alındı. İmza, Kushim". Tarihteki ilk metinler felsefi bir düşünce, şiir, efsane, yasa, hatta savaş zaferinden bile değil, vergi ödemelerinden, borç birikiminden ve mülkiyet sahipliğinden bahseden sıkıcı ekonomik belgelerdi.
O eski günlerden bugüne sadece bir başka metin daha kalabilmiştir, üstelik bu daha da sıkıcı bir metindir: çırakların yazmayı öğrenirken defalarca kopyaladıkları kelime listesi. Eğer canı sıkılan öğrenci fatura bilgileri yerine şiir yazmak isteseydi bile bunu yapamazdı, çünkü en eski Sümer yazısı tam değil kısmi bir sistemdi. Tam yazı sistemi, konuşulan dili neredeyse tamamen kapsayan bir sistemdir, dolayısıyla şiir dahil insanların söyleyebileceği her şeyi ifade edebilir. Kısmi yazı sistemiyse sınırlı bir faaliyet alanıyla ilgili belli bilgi türlerini aktarabilen bir sistemdir. Latin alfabesi, eski Mısır hiyeroglifleri ve Braille tam yazıdır. Bunları kullanarak vergi defteri, aşk şiirleri, tarih kitapları, yemek tarifleri ve iş kanunu yazabilirsiniz. Buna karşılık eski Sümer yazısı, modern matematik sembolleri ve müzik notaları kısmi yazılardır; matematiksel yazıyla hesap yapabilirsiniz, ama aşk şiiri yazamazsınız.