18 Ekim 2015 Pazar
Ahlâkı kim bozdu?...
Tarihçilere göre İstanbul, bir zamanlar ahlâkına gayet düşkün ve gayet namuslu bir şehirdir ama bu namusu ve zarafeti, Kahire'den gelen Mısır sosyetesi bozmuştur.
Tahtta, yine Abdülmecid vardır. Mısır valisi Abdullah Paşa'nın çevresindeki zenginler, İstanbul'a akın etmeye başlarlar. Çok paralar harcayıp konaklar, yalılar alır ve bunları Paris'ten getirttikleri eşya ile döşerler.
O zamana kadar kafes arkasında yaşayan İstanbul kadınları, Cevdet Paşa'nın deyimiyle, bu "Mısır döküntüleriyle aşık atmaya" başlar. Kavalalı hanedanından Zeynep Hanım'la israf yarışına çıkarlar. Mısırlılar artık her alanda taklid edilmekle, sefahat kapısı ardına kadar açılmaktadır, İstanbul sosyetesi boğazına kadar borca girer ve bu işten en çok, günümüz Tahtakale çevresinin ataları olan Galata bankerleri kârlı çıkar. Borçlular arasında ilk sırayı, saraylı hanımlar almaktadır.
Sultanlar, Tanzimat'ın da etkisiyle, hem Mısırlı, hem de Avrupalı prenseslerin hayat tarzlarına imrenerek sırtlarına o dönemde yeni moda olmuş feracelerini geçirir, gündüzleri kuyumcu dükkanlarını boşaltır, geceleri de sandallarla Boğaz'da "mehtap seyrine" çıkarlar.
Mehtap seyrinin pek bir zararı yoktur ama, kuyumculardan gelen faturalar arttıkça artar ve sarayı gırtlağına kadar borca sokar. Sadece Refia Sultan'ın borçlarının toplamı, 60 bin kese altındır.
Abdülmecid, önce kız kardeşlerine ve kızlarına nasihat etmeyi, savurganlıktan vazgeçmelerini söylemeyi dener ama sultanlardan hiçbirine sözünü geçiremez.
Sultanları yola getirmenin yolunun, kocaları olan "damat paşaları" yola getirmekten geçtiğini düşünür. 1858 Temmuz'unun bir günü hışımla Babıali'ye gelir, bütün damatları karşısına dizer:
"...Hareketleriniz artık namusuma dokunur oldu..." diye söze başlar... "Karılarınıza sahip olun, yoksa alimallah hepinizi dövdürürüm... Sultanlar gece mehtapta gezerlermiş... Benim, gece mehtapta gezer kızım yoktur... Hepsini reddedeceğim... Karılar, akıllarını başlarına toplasınlar..." der, Refia Sultan'ın kocası Mehmet Ali Paşa'ya döner, "Hain herif!..." diye haykırır... "Avrupa'da düello diye bir adet varmış... Gel, seninle karşılıklı geçip tabanca atalım...".
Murat Bardakçı'nın kitabından.