Evrensel düzeyde olan sorunları ülkesel olarak algılayan
bireylerden oluşan bir toplumun içerisindeyiz. Toplumumuzun algısal olarak
kendisini geliştirmesi bireylerin olayları anlaması algılaması ve sistemleri
çözmesi demektir.
Bir bireyin olayları algılaması ilk basamak olarak
görülebilir daha sonrasında ise anlaması ve gerçek bir şekilde yorumlaması
ikinci kısımdır. Bireyin olaylar ile ilgili bilgisiz şekilde yorum yapması
sadece ama sadece olayların anlaşılmasını istemeyenlerin çıkarına fayda sağlar.
Bir bireyin eğitimindeki detaylar burada önemlidir. Bireyin
eğitiminin çıkarlar üzerine değil topluma katacağı fayda ile belirlenmesi ve
bireyin mutluluğu üzerine seçilmesi hem bireyi hem de toplumu ileriye
götürecektir.
Toplumun olayları algılayamadığı durumlarda bir bilinmezlik
ve kaos ortaya çıkar. Bu kaos ortamından çıkar sağlamak isteyen örgütler ve o
örgütleri destekleyen devlet ve şirketler oluşabilir.
Bir bireyin eğitimi toplumun değiştirilmesinde en küçük
birim olarak görülse de o bireyin etrafındaki çevresine bırakacağı anlam
ifadesi olarak düşünüldüğünde aslında ne kadar büyüktür.
Bu noktada bireyde en önemli özellik ise zihniyettir
elbette. Zihniyet bir bireyin her konuya nasıl bakacağını belirleyen en büyük
etkendir. Diğer yandan zihniyetin hemen arkasından ideoloji gelmekte idi ancak
ideolojinin yerini de ekonomi aldı. Sorunların evrenselleşmesi soruların da
evrenselleşmesine ve sorumluluğunda evrenselleşmesine yol açmıştır.
Algılarımızın açık olduğu olayları tam anlamıyla
anlayabildiğimiz, gerçek anlamda eleştirebildiğimiz ve ülkemize
güzelleştirebildiğimiz günlere...
Salih Yücel GÜR