27 Şubat 2017 Pazartesi

İslam Sanatında Hilye / M. Uğur Derman

M. Uğur Derman
1986 - Kasim, Sayı: 009, Sayfa: 040

İSLAM anlayışı, putlaştırılabilecek kimselerin tasvirlerinden şiddetle kaçınmıştır. Onun için -birkaç asılsız minyatür dışında- Hz. Muhammed (s.a.v.)in resmini çizmeye hiçkimse lüzum ve cesaret duymamıştır. Şimdi pek moda olduğu gibi hayalî resim çizmektense, sahih tariflerden hareketle O'nu anlatmak; her inananın, gönlünde tecelli eden şekliyle Peygamber'ini tasavvur edip, bağlanmasına imkan vermektedir. Bu ise, putları yıkan bir îman anlayışına elbette daha uygun gelecektir.

Hz. Muhammed (s.a.v.)in zamanında yetişen inanılır kimselerin ifadeleri, muteber kaynak eserlerde yer almaktadır. Mesela İmam-ı Tirmizî (vefatı 892 M.)'nin "Eş-şemailü'n - Nebeviyye ve'l - Mustafeviyye" ve Kaadı Ebü'l - İyaz (vefatı 1149 M.)'ın "Kitabü'ş-şifa fî ta'rifî huküki'l-Mustafa" isimli eserleri, bunlardan en mühim ikisi olarak sayılabilir.

İşte, Osmanlı îman ve zevki, bu gibi sağlam rivayetlerden bazılarını latîf bir biçimde ve o erişilmez hattı ile yazıp, Hz. Peygamber'e yaraşır tarzda tezyin ederek, gören gözlere sunmasını bilmiştir.

"Süs" manasına gelen "Hilye" kelimesi, "Hilye-i Saadet" veya "Hilye-i Nebevî" terkipleriyle daha tamamlayıcı bir mahiyet kazanmaktadır. Eskiden beri, göğüs cebinde bir saygı nişanesi olarak taşınmak için. Nesih hattı ile küçük çapta yazılan bu metin, hat san'atındaki deha-larımızdan Hafız Osman Efendi eliyle -bugünkü grafik tatbikatçılarını bile hayrân eden- cazip bir tarzda sunulmuştur. İlk numuneleri 1090 H. (1679-1680)'lardan itibaren görülmeye başlayan Hilye-i Nebevî'lerde, en fazla Hz. Ali'nin rivayeti olan metin yazılagelmiştir.

BESMELE'Sİ Muhakkak, "Biz seni ancak alemlere rahmet olsun diye gönderdik" (Kur'an-ı Kerîm, 21/107) ayeti Sülüs, bunun dışındaki metin Nesih hattıyla Hasan Rıza Efendi (1849-1920) tarafından yazılan bu Hilye levhası 1366 H. (1947) 'de merhum müzehhib M. Muhsin Demironat tarafından tezhib olunmuştur. Aslı Türkpetrol Vakfı Kütüphanesi'ndedir ve aynı eb'adda basılmıştır. Hilye metninin tercümesi diğer sayfadadır.


Şimdi bir Hilye levhasının şekline göz atalım:

1) Baş makam: Buraya mutlaka Besmele yazılır.

2) Göbek: Hilye metninin büyük bir bölümü buraya sığdırılır. Dairevî olduğu gibi, beyzî (oval), hatta murabba' (dörtgen) şeklinde de tertip edilebilir.

3) Hilâl: Sıvama altın veya altın üstüne tezyînî motifler ile kaplanan bu kısmın her Hilye'ye mutlaka yapılması şart değildir, sadece göbek olarak da bırakılabilir. Hz. Peygamber, dünyayı nuruyla aydınlattığı için, güneş ve ay'a benzetilmiş, dolayısıyla Hilye'nin göbek kısmında güneş, bunu çepeçevre saran bölümde de hilal teşekkül ettirilmiştir. Hilye'de tezyinat bakımından en zengin yer, hilal'in dışında kalan ve murabba'a tamamlanan sahadır. Bu saha yasırasıyla ilk dört halîfenin, yani;

4) Hz. Ebubekir,

5) Hz. Ömer,

6) Hz. Osman,

7) Hz. Ali,

İsimleri sırasıyla yerleştirilir. Buradaki dört halîfe makamlarına bazan Hz. Muhammed'in taşıdığı diğer dört isim de (Ahmed, Mahmud, Hamid, Hamîd) yazılabilir. Dört halîfe'den başka, Cennet'le müjdelenmiş on sahabe'nin yani "aşere-i mübeşşere"nin isimlerine yer verilen Hilye'ler de mevcuttur.

8) Ayet: Buraya, Peygamberimiz ile alakalı bir ayet konulur. En çok rastlanan, "Biz seni alemlere ancak rahmet olsun diye gönderdik" (Enbiya, ayet 107) mealinde olanıdır. "Hiç şüphesiz, sen büyük bir ahlak üzerindesin" (Kalem, ayet 4) ve "Muhammed'in Allah Resûlü olduğuna Allah'ın şehadeti yeter" (Fetih, 28-29) ayetlerinden biri de, ilk yazdığımız ayetin yerine bu kısma konulmaktadır.

9) Etek: Hilye metninin devamı ve dua kısmına denir. En sona Hilye'yi yazan hattat da imzasını ve yazdığı tarihi ilave eder. Etek kısmının iki tarafında kalan boşluklara (10,11) "koltuk" denilir ve buralarda tezyînî motifler ver alır.

VERDİĞİMİZ bu malumatı umumîdir, değişik tarzda Hilye'lere nadir de olsa rastlanabilir. En ziyade Sülüs -Nesih, Muhakkak-Sülüs - Nesih, Ta'lıyk hatlarıyla örneklerini gördüğümüz Hilye'lerin, bilhassa geçen asırda geniş duvarlara asılabilen büyük boylarının (220 cm'ye kadar rastladık) yazıldığı vakîdir. Bu takdirde, kullanılan hat çeşitleri de Celî'leşir, yani irileşir.

Yukarıda adı geçen kaynaklardan alınan Arapça metinlere göre birkaç çeşit Hilye yazılmıştır. Bazan bu metnin sonuna veya arasına Türkçe yahut Farsça bir kıt'a -bazan da bir beyit- eklendiği görülür.

YAZMA eserleri ezilmiş varak altın ve değişik renklerle bezeyen "müzehhib"lerde, en değişik tezhib örneklerini Hilye'lerde göstermeye gayret etmişlerdir. Kendilerinden bahsedilen Ulu Peygamber'in şanına layık bir tarzda, bol sarı ve yeşil altın kullanılarak yapılan -hatta yazıları da altın ile (zer-endûd usûlü) hazırlanan- Hilye'lerin, Mekke ve Medine minyatürlü numünelerine de tesadüf olunur.

Hilye'nin bulunduğu yere huzur, bereket, saadet getireceğine, orayı afetlerden ve yangından koruyacağına iman edilmiştir. Bu bir teslimiyet yoludur; inanılırsa, öyle tecelli edeceğinden şüphe duyulmamalıdır.

"RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA"

"BİZ SENİ ANCAK ALEMLERE RAHMET OLSUN DİYE GÖNDERDİK"

İki omuzu arasında "Nübüvvet mührü" vardı. Bu. O'nun sonuncu peygamber oluşunun nişanesi idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler O'nun heybeti karşısında sarsıntı geçirirler, fakat üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunurlar ise, O'nu herşeyden çok severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse "Ben, gerek O'ndan önce ve gerekse O'ndan sonra Resûlullah gibi birisini görmedim, demek suretiyle. O'nu tanıtmak hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salat ve selâmı Onun üzerine olsun.