2 Mayıs 2018 Çarşamba

Homo Deus Lorenzo Valla


Bilimin, dinlerin ortaya koyduğu etik yargıları çürütme ya da kanıtlarla destekleyebilme gibi bir yetkisi ya da yetisi yoktur. Ancak dinin olgusal önermeleri hakkında biliminsanlarının söyleyeceği çok şey vardır. “İnsan fetüsü ana rahmine düştüğünde sinir sistemi hemen oluşur mu? Acı hissedebilir mi?” gibi olgusal soruların karşısında biyologlar rahiplerden çok daha yetkindir.

Her şeyi daha da açıklığa kavuşturmak için, dini propagandalarda pek de duymayacağınız türden, zamanında akıl almaz sosyal ve siyasi sonuçlar doğurmuş tarihsel bir gerçeklikten bahsedelim. Ortaçağ Avrupa’sında papalar çok daha geniş sınırları olan bir siyasi otoritenin keyfini sürüyordu. Avrupa’da ne zaman siyasi bir anlaşmazlık çıksa meseleyi çözecek otoritenin kendileri olduğunu öne sürüyorlardı. İddia ettikleri otoriteyi kurmak için de Avrupalılara sürekli Konstantin’in Bağışı’nı hatırlatıyorlardı.

Hikayeye göre Roma İmparatoru Konstantin, 30 Mart 315’te Papa I. Silvester ve haleflerine Roma İmparatorluğu’nun batısının daimi kontrolünü veren resmi bir belge imzalamıştı. Bu kıymetli belgeyi arşivlerinde saklayan Papalar ne zaman hırslı prensler, kavgacı şehirler ya da isyankar köylülerle karşı karşıya kalsa bu güçlü propaganda aracını öne sürüyordu.

Ortaçağda Avrupa’daki insanların antik imparatorluk hükümlerine saygısı sonsuzdu, belge ne kadar eskiyse o kadar otoritesi olduğuna inanılırdı. Aynı zamanda onların nezdinde krallar ve imparatorlar Tanrı’nın temsilcileriydi. Konstantin, Roma İmparatorluğumu pagan diyarından Hıristiyan bir imparatorluğa çevirdiği için ayrıca el üstünde tutuluyordu. Herhengi bir kent meclisinin önüne, büyük Konstantin’in kendi eliyle imzaladığı bir hüküm konsa ortaçağ Avrupalıları kesinlikle antik belgelere sadık kalmayı tercih ederlerdi. Böylece Papa ne zaman siyasi bir muhalefetle karşılaşsa Konstantin’in Bağışı’nın belgelerini sallar ve itaat beklerdi. Bu yöntem her zaman işe yaramıyordu tabii ama Konstantin Bağışı, papalık propagandasının ve ortaçağ siyasi düzeninin köşetaşıydı.

Konstantin’in Bağışı’nı yakından incelediğimizde hikayenin yine üç temel bileşenden oluştuğunu görürüz:

Etik yargı

İnsanlar antik İmparatorluk hükümlerine  dönemin popüler  düşüncelerinden  daha çok değer  vermelidir.

Olgusal önerme

30 Mart 315’te 

İmparator Konstantin  Avrupa’nın hakimiyetini  papalara vermiştir.

Uyulacak Talimat

1315 yılında  Avrupalılar Papa’nın  emirlerine uymalıdır.

Antik imparatorluk hükümlerinin etik otoritesi gün gibi ortadaydı. 21. yüzyıldaki pek çok Avrupalının nezdinde, günümüz vatandaşlarının talepleri, çoktan öteki dünyaya göçmüş monarkların dayatmalarından önce gelir. Ancak hiçbir deney ya da denklem bu konuda bir karara varmaya yardımcı olamayacağına göre bilimin söyleyecek hiçbir sözü yoktur. Günümüzde bir biliminsanı zaman yolculuğuyla yedi yüzyıl öncesine gitse ortaçağ Avrupalılarına antik imparatorların hükümlerinin, güncel siyasi tartışmalarla hiçbir alakasının olmadığını kanıtlayamaz.

Konstantin’in Bağışı hikayesi de etik yargılara dayanmıyordu aslında. Bilimin doğrulamaya ya da çürütmeye yetkin olduğu kesin olgusal önermeler de barındırıyordu. Katolik bir rahip ve öncü bir dilbilimci olan Lorenzo Valla 1411’de Konstantin’in Bağışı’nın sahte olduğunu kanıtlayan bilimsel bir çalışma yayınladı. Lorenzo Valla, belgenin üslubu ve grameriyle beraber içerdiği bazı kelime ve terimleri inceledi. Belgenin 4. Yüzyıl Latincesinde kullanılmayan yabancı kelimeler içerdiğini ve muhtemelen Konstantin’in ölümünden yaklaşık dört yüzyıl sonra düzenlendiğini ortaya koydu. Üstelik belgedeki tarih, “30 Mart, Konstantin’in dördüncü, Gallicanus’un ilk kez konsül olduğu yıl,” olarak belirtilmişti. Roma İmparatorluğunda her yıl iki konsül seçilir ve görüldüğü üzere belgeler konsül yıllarına göre tarihlenirdi. 315 yılında Konstantin dördüncü defa konsül olmuştu olmasına ama ne talihsizliktir ki Gallicanus ilk kez 317’de konsül seçilmişti. Bu çok önemli belge sahiden Konstantin’in zamanında kaleme alınmış olsaydı asla böyle bir hata barındırmazdı. Thomas Jefferson’la arkadaşlarının Amerikan Bağımsızlık Bildirgesine “34 Temmuz 1776” tarihini atması gibi bir şeydi bu.

Bugün tüm tarihçiler Konstantin’in Bağışı’nın 8. yüzyılda papalığa ait bir mahkeme tarafından sahtecilik yapılarak düzenlendiği konusunda hemfikirdir. Lorenzo Valla antik imparatorluk hükümlerinin etik otoritesini hiçbir zaman tartışmaya açmamış olsa da yapmış olduğu bilimsel analiz, Avrupalıların Papa’nın emirlerine uyması gerektiğini söyleyen talimatların temelini çürütmüştür.