Neler düşünülmemişti:İstidadlı Türk gençleri, Batı Medeniyet merkezlerine gönderilecek, buralarda okuyacaklar, her sahada bilgi sahibi olacaklar ve imparatorluğun o uçsuz bucaksız geniş ülkelerine yayılacaklar, hem Türkçülük cereyanının bayraktarlığını yapacaklar, hem de o ülkeleri Batı Medeniyetinin seviyesine yükselteceklerdi. Bunun için de, Teşkilât-ı Mahsusa kurucuları, devletten yardım beklemiyorlardı: Devrin en açık fikirli, münevver, İslâm dininin ilme ve zamana intibak kabiliyet ve kudretini kavramış olan muhterem bilgini Şeyhülislâm ve Evkaf Nazırı Hayri Efendi, Ebül'ilâ Kâmil, Ali Vasfi Efendilere teşkil ettirdiği bir komisyon-u mahsus marifetiyle, evkaf-ı mülhakadan, «ilim ve irfan tedrisine meşrut vakıflar»ı ayırtmış, bunların mukaatâalanın bütçeden tefrik ettirerek «Ecnebi memleketlere tahsile gidecek olanlar» adıyla bir fasılda toplamıştı. Bu fasıl için, teberru da kabul edilecekti. Teşkilât-ı Mahsusanın kurucuları, memleket zenginlerine bu yolda misal olabilme ümidiyle, kendi şahsî imkânlarım da vakfetmişler, bu arada, Garbî Trakya Hükümetinin kuruluşu ve Edirne'nin kurtuluşu yolundaki hizmetleri dolayısiyle, Eşref ve Selim Sami Beylere, ganimet mallarından Hükümet kararıyla verilmiş olan nakdî ve aynî mevcudları da, iki kardeş bu uğurda tamamen tahsis etmişlerdi.
Seçilen memleketler İngiltere, Fransa, İsviçre, Almanya, İtalya, Belçika idi... Her bakımdan ileri bir diyar olan Belçika, Osmanlı devleti üzerinde miras dâva ve iddiasında olmıyan bir «küçük memleket» olarak tercih edilmişti, ilk kafile Belçika'ya gönderilmişti. Eşref Bey de, gençlerin buraya gönderilmesinden kısa zaman sonra, onlara haber vermeden ve İsviçre'de Zürihte gizli bir toplantı yapan Hind İstiklâl Komitesinin içtimalarında bulunduktan sonra, Liyej'e gelmiş, talebelerin durumunu tetkik etmişti. Bu mevzuda, kardeşi Selim Sami'ye yazdığı mektubu, dudaklarımızda masum bir tebessümle okuyabiliriz:
Eşref Bey mektubunda şöyle diyor:
«— Sami Liyej'e geldim. İbrahim, Medih, Neş'et, Faik, Sadi Beyleri gördüm. Halid Bey Aet'tedir. Aet, buraya dört saattir. Onu göremedim. Yarın Londra'ya geçiyorum. Çocuklar burada perişan haldedirler. Ben tahkik eyledim. Başka talebelere sordum. Burada insan okumak şartiyle 150 frankla geçinemez. Ayda seksen frank pansiyon, 45 frank oturulabilir bir oda, 8 frank çamaşır, 50 frank hoca parası. Yalnız masarifat-ı mecburiye budur. Halbuki sene nihayetinde her imtihana girdikçe yirmi frank ders parası... Bu parayı veremiyen imtihana giremez. Bunlar tütün içer, traş olur, şu ve bu gönderdiğiniz para yetişmez. Her halde iki yüz frank gönderiniz. Çocuklar derse çalışabilsinler. Ders okurken borçlu kapıya dayanacak diyerek ürkmesinler. Her halde iki yüz frank gönderiniz.»
Ve, tabiî iki yüzer frank gönderilmiye başlanılıyor.. Çocuklar, harbin ilânına kadar rahatça okuyorlar, döndükten sonra da, hepsinden, memleket gereği gibi istifade ediyor. Bugün hayatta olan ikisi, iki müessesenin başındadır...
Ah idealizm buhranı!.. Ne geldiyse, senin yokluğundan başımıza geldi... Bol bol, ruhlarımızı doldurduğun zaman da, tecrübesizlik ve bilgisizlik, o en büyük hastalığımız olan kısa vâde iptilâsı, günlük neticeler uğruna basit tedbirlerle hâdiseleri pamuk ipliğine bağlama itiyatlarımız, senden gereği gibi faydalanmamızı önledi...
Teşkilât-ı Mahsusa 'nın kurucuları, insan yetiştirme için, kendi öz kaynaklarını seferber edecek kadar Garb 'ın ilmine ve irfanına, tekniğine ve metoduna sahip kalifiye vatandaş hasreti içinde idiler. Onlar bu ihtiyacı, koskoca bir imparatorluğu ayakta tutabilmek için duydular. Üzerlerine aldıkları dâvayı başarabilmek için de, cesaretle atıldılar, ne nakidlerini, ne vakidlerini, hattâ icab ettirdiği zaman canlarını esirgemediler...
Bu arada, masum hayâllere kapılmadılar da değil!..
Çatırdamakta olan, temeli sarsıntılar geçiren bir devleti ayakta tutabilmek için, teferruat gibi görünen mevzularla da uğraştılar. Fakat ne yaparsınız ki, her sahada kapıyı çalan ihtiyaçların tazyiki, onlarda, bir tasnif yapabilme kudreti bile bırakmamıştı.
Manevî mirasları da meydanda... Hâlâ ders alacağımız nice nice bakir himmetler var!..