14 Eylül 2014 Pazar

Süleyman Tapınağı




        M.Ö. 10. yüzyıl ortalarına doğru, Kudüs'te Hz. Süley­man tarafından yaptırılmış olan, bu nedenle onun adıyla anılan bu ünlü mabet, tüm dinlerde saygıyla ve övgüyle anılır Bunun nedeni, bu mabetin "Tek ve Ulu Tanrı" adına yaptırılmış ilk mabet oluşu, ayrıca tüm dinlerin inançlılarına açık olmasıdır. Bu mabedin nasıl yapıldığı, Tevrat başta olmak üzere birçok dinsel kaynakta uzun uzun anlatılır. Yapımından sonra 370 yıl kadar ayakta kalmış olan bu mabet, M.Ö. 586 yılında Kudüs’ü ele geçirerek yağma ettirip yaktıran Babil Kralı Nebukadnezar tarafından yıktırılmıştır. Bu mabetten günümüze sadece birkaç temel taşı kalmıştır.


        Hz. Süleyman, hükümdarlığının dördüncü yılında tapı­nağın yapımını başlattı. Bu yıllar, Sur Kralı Hiram’ın hükümdarlığının 11. senesine rastlıyordu. Sur kalesinin inşası­nın üzerindense 240 sene geçmişti. Kral Süleyman, tapına­ğın temelini çok sağlam bir şekilde oluşturmayı planlamıştı. Bu temelin zeminle bütünleşmesi ve üzerine inşa edilecek olan görkemli yapıyı taşıyabilmesi gerekiyordu. İnşa edilen ilk bölüm tamamen beyaz taşlardan oluşmuştu. Bu bölü­mün üzerinde inşa edilen ikinci kat aynı ebatlardaydı. Bina­nın cephesi doğu istikametine bakıyordu. Yapının içerisinde otuz oda ve odalar arasında bağlantı sağlayan geçitler var­dı. Binanın damı sedir ağacından yapılmıştı. İnşaat tamam­landığında ortaya çıkan eserin görkemi görenleri çok etkile­mişti. Çünkü taşların göz alıcı parlaklığı ve düzenine karşın yapıda ne bir çekiç, ne de herhangi başka bir mimari alet darbesi veya bu çeşit bir aletin kullanıldığına dair bir iz yok­tu.


        Kral Süleyman'ın, üst kat odasına gizlice çıkabilmek üze­re bir planı vardı. Bu plana göre mabedin duvar kalınlığın­da merdivenler örülecek ve bu merdivenler sedir ağaçları kütükleriyle beraber sanki bir destek sağlıyormuş gibi görünecekti. Hz. Süleyman mabedini iki bölüme ayırdı ve iç bölümü en kutsal olarak niteledi. Bu en kutsal bölümün dışındaysa bir dua alanı yaptırdı. Dua etmek için yapılan bu yer ite gizli kutsal bölüm arasında kimsenin bilmediği bir geçit vardı? Bu gizli bölüm "Kutsalların Kutsalı" olarak biliniyor­du ve içinde "Ahit Sandığı" saklıydı. Tapınağın içinde veya dışında altınla kaplanmamış hiçbir bölüm yoktu.


        Hz. Süleyman, Sur kentinin dışında yaşayan ve altın, gü­müş ve pirinç işleme sanatları üzerinde usta olan Hiram'ı çağırttı. Hiram aynı zamanda tüm tapınağın inşasını yöne­ten ve tapnağın girişine, birini sağ ve diğerini sol köşeye ol­mak üzere iki sütunu koyan kişiydi. Bu sütunlardan soldakine B, sağdakine J adını veren yine Hiram’dı.

        Hz. Süleyman bu muhteşem tapınağı hiçbir masraftan kaçınmadan, en pahalı ve en değerli mücevherleri kullanarak tamamladı. Tek amacı Tanrı adına görkemli bir yapıt in­şa etmekti.

        Tapınağın kimi bölümlerine yalnızca din adamlarının girmesine izin verilmişti. Tapınağın girişinde halka açık ayrı bir ibadet yeri inşa ettirildi, buraya Tanrı'ya inanan herkes ser­bestçe girebilirdi.


        Günümüzde "Ağlama Duvarı” olarak bilinen yer, bu tapınağın geriye kalan tek duvarıdır. Yahudiler bu tapınağa "Bet(h)a Mikdaş” derler. Tapmağın yöneticileri Kohenler (Ko- anim) ve Levilerdi. Pergel, gönye gibi temel Mason simgele­ri, duvarcı malzemeleri olarak, Hiram’ın kullandığı malze­melerden kaynaklanmaktadır.