M.Ö.
10. yüzyıl ortalarına doğru, Kudüs'te Hz. Süleyman tarafından yaptırılmış olan,
bu nedenle onun adıyla anılan bu ünlü mabet, tüm dinlerde saygıyla ve övgüyle
anılır Bunun nedeni, bu mabetin "Tek ve Ulu Tanrı" adına yaptırılmış
ilk mabet oluşu, ayrıca tüm dinlerin inançlılarına açık olmasıdır. Bu mabedin
nasıl yapıldığı, Tevrat başta olmak üzere birçok dinsel kaynakta uzun
uzun anlatılır. Yapımından sonra 370 yıl kadar ayakta kalmış olan bu mabet,
M.Ö. 586 yılında Kudüs’ü ele geçirerek yağma ettirip yaktıran Babil Kralı
Nebukadnezar tarafından yıktırılmıştır. Bu mabetten günümüze sadece birkaç
temel taşı kalmıştır.
Hz. Süleyman, hükümdarlığının dördüncü yılında tapınağın
yapımını başlattı. Bu yıllar, Sur Kralı Hiram’ın hükümdarlığının 11. senesine
rastlıyordu. Sur kalesinin inşasının üzerindense 240 sene geçmişti. Kral
Süleyman, tapınağın temelini çok sağlam bir şekilde oluşturmayı planlamıştı.
Bu temelin zeminle bütünleşmesi ve üzerine inşa edilecek olan görkemli yapıyı
taşıyabilmesi gerekiyordu. İnşa edilen ilk bölüm tamamen beyaz taşlardan
oluşmuştu. Bu bölümün üzerinde inşa edilen ikinci kat aynı ebatlardaydı. Binanın
cephesi doğu istikametine bakıyordu. Yapının içerisinde otuz oda ve odalar
arasında bağlantı sağlayan geçitler vardı. Binanın damı sedir ağacından
yapılmıştı. İnşaat tamamlandığında ortaya çıkan eserin görkemi görenleri çok
etkilemişti. Çünkü taşların göz alıcı parlaklığı ve düzenine karşın yapıda ne
bir çekiç, ne de herhangi başka bir mimari alet darbesi veya bu çeşit bir
aletin kullanıldığına dair bir iz yoktu.
Kral Süleyman'ın, üst kat odasına
gizlice çıkabilmek üzere bir planı vardı. Bu plana göre mabedin duvar
kalınlığında merdivenler örülecek ve bu merdivenler sedir ağaçları
kütükleriyle beraber sanki bir destek sağlıyormuş gibi görünecekti. Hz.
Süleyman mabedini iki bölüme ayırdı ve iç bölümü en kutsal olarak niteledi. Bu
en kutsal bölümün dışındaysa bir dua alanı yaptırdı. Dua etmek için yapılan bu
yer ite gizli kutsal bölüm arasında kimsenin bilmediği bir geçit vardı? Bu
gizli bölüm "Kutsalların Kutsalı" olarak biliniyordu ve içinde
"Ahit Sandığı" saklıydı. Tapınağın içinde veya dışında altınla
kaplanmamış hiçbir bölüm yoktu.
Hz. Süleyman, Sur kentinin
dışında yaşayan ve altın, gümüş ve pirinç işleme sanatları üzerinde usta olan
Hiram'ı çağırttı. Hiram aynı zamanda tüm tapınağın inşasını yöneten ve tapnağın
girişine, birini sağ ve diğerini sol köşeye olmak üzere iki sütunu koyan
kişiydi. Bu sütunlardan soldakine B, sağdakine J adını veren yine Hiram’dı.
Hz. Süleyman bu muhteşem tapınağı hiçbir masraftan
kaçınmadan, en pahalı ve en değerli mücevherleri kullanarak tamamladı. Tek
amacı Tanrı adına görkemli bir yapıt inşa etmekti.
Tapınağın kimi bölümlerine yalnızca din adamlarının
girmesine izin verilmişti. Tapınağın girişinde halka açık ayrı bir ibadet yeri
inşa ettirildi, buraya Tanrı'ya inanan herkes serbestçe girebilirdi.
Günümüzde "Ağlama Duvarı” olarak bilinen yer, bu
tapınağın geriye kalan tek duvarıdır. Yahudiler bu tapınağa "Bet(h)a
Mikdaş” derler. Tapmağın yöneticileri Kohenler (Ko- anim) ve Levilerdi. Pergel,
gönye gibi temel Mason simgeleri, duvarcı malzemeleri olarak, Hiram’ın
kullandığı malzemelerden kaynaklanmaktadır.