— Enver… Ya Hazreti Enver... Dünyada bizi halâs etmeğe çalıştın, ahrette de bizi şefaatinden mahrum bırakma… diye feryat ediyorlardı.
Çeğen Köyü’nün ak sakallı imamının hazin sesi, bütün bu figanlara ve feryatlara cevap veriyordu. Genç yaşında, hiçbir faninin tasavvur ve tahayyül edemeyeceği mertebelere yükselmiş ve hayatının durmadan devam eden coşkun heyecanlarını ancak mitralyöz kurşunları karşısında dindirebilmiş olan bu eşsiz kahraman, Türkistan şehidinin mezarı başında, cübbesini kavuşturarak iki büklüm duran bu ihtiyar imam, ayağını hafif hafif yere vuruyor, dünyanın faniliğini ifade eden uhrevi bir seda ile önündeki toprak yığınının altında yatan kanlı na’şa hitap ediyordu:
- Yaaa, Enver ibn-i Havva! Kul, lailahe illallah…
Bu kısımdan sonra Enver Paşa bölümü bitmekte ve Cemal Paşa bölümü başlamakta kitapta...
İttihat ve Terakki Hükümeti tarihinde, Talât ve Enver Paşalardan sonra en mühim mevki alan Cemâl Paşa’dır. Nitekim bu üç zat aynı tarihte Ekânîmi Salise (üç esas) unvanını almışlardı.
Cemâl Paşa, hayatının ilk devrelerinde, hiçbir fevkalâdelik göstermemiştir. Hatta İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne intisap edinceye kadar, hayatı tamamıyla sönük geçmiştir. Ancak bu cemiyete girdikten sonra, maddi ve manevi enerjisini göstermiştir.
1872 senesinde, İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Muntazam tahsil takip etmiştir. Zekâsı ve kuvvetli hafızası sayesinde askeri mekteplerde daima parlak muvaffakiyetler kazanarak erkânı harp yüzbaşılığı ile tahsilini bitirmiştir. Üçüncü Ordu’ya tayin edilmiştir. O tarihte erkânı harpler için tayin edilmiş olan müddetler zarfında terfi ederek, bulunduğu vazifelerde daime liyakat göstermiş nihayet, aynı ordunun Müşiriyet (mareşallik) Erkânıharbiyesi arasına girmiştir.
Çok zeki ve gayet faal olduğu için, bir taraftan bu askeri vazifesini devam ederken, diğer taraftan bazı vilayet nafia (bayındırlık) işlerinde de hizmetinden istifade edilmiştir. İşte böylece, Selânik’teki genç zabitler arasında temayüz eylemiştir (sivrilmiştir).
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin müessislerinden (kurucularından) değildir. Fakat Cemiyet’in teşekkülünden sonra, kuvvetli şahsiyetler arayan erkânı asliye tarafından gönderilen rehberlerin delâletiyle Cemiyet’e ithal edilmiştir.
O tarihte binbaşı olan Cemâl Bey’in Cemiyet’e girmesi, derhal hayatında bir değişiklik husule getirmiş ve adeta hayatının ilk dönüm noktasını teşkil eden bu hadise, onun ikbal yıldızının parlamaya başlamasını temin eylemiştir.
Cemâl Bey, büyük bir faaliyetle işe başlamıştır. Cemiyetin teşkilât işlerini üzerine almıştır. Müşiriyet erkânıharbiyesindeki vazifesinden başka Şimendifer Hat Müfettişi de olduğu için gezip dolaştığı yerlerde merkezler teşkil etmiş, cemiyetin kuvvetlenmesini temin eylemiştir. Aynı zamanda Selânik’te Bölük yani mahalle teşkilâtını vücuda getirerek cemiyetin merkezini de böyle kuvvetlendirmiştir.
Müşiriyet (mareşallik) Erkânıharbiyesinde, cemiyetin başlıca üç kuvvetli şahsiyeti bulunuyordu. Bunların ilk ve birincisi Binbaşı Cemâl Bey’di. Kısa bir müddet sonra, Kolağası Fethi Bey’de - Kesriye taburu kumandanlığından- buraya nakledildi. Yine kısa bir müddet sonra Kolağası Mustafa Kemal Bey’de Şam’dan geldi ve bu suretle, bu üç genç, ateşli ve inkılâpçı erkânıharpler, aynı dairede birleştiler.
Cemiyet, bütün kuvvet kaynaklarını adeta buradan alıyordu. Çünkü bu üç zat tarafından, teşkilâta çok faydalı hizmetler ifa ediliyordu. Ordu zabitlerinden ekserisi (çoğunluğu), işleri için bu zatlara müracaat ediyorlardı. Bunlar, Cemiyet’e dahil olan zabitlerin işlerini kolaylaştırıyorlar, onları Cemiyet’e bir kat daha bağlıyorlar, henüz dahil olmayanları da vatanperverâne telkinlerle ikaz ederek, Cemiyet’e girmeğe teşvik eyliyorlar, bu suretle inkılâbın temellerini kuvvetlendiriyorlardı.
Böyle olmakla beraber, Cemâl Bey henüz Cemiyet’in ikinci planında idi. Ancak, Meşrutiyet’in ilanından sonra, Merkezi umumi âzalığına seçilmek suretiyle birinci plana geçti.