Bireysel Çıkarcılığımız
Bireysel çıkarcılığımız ile
yüzleşmediğimiz her an itibari ile ideolojilerimizin ve ideallerimizin ne
olduğunun hiç bir önemi yoktur.İnsanın hayatta kalabilmesi ve rahat bir yaşam
sürebilmesi için ekonomik olarak belli bir seviyede kazanç sağlaması elbettte
gereklidir.Ancak bunun da üstünde bir kazanç elde etmeye çalışan bireylerin
kazandıklarını kazanması için sağlıklarından oldukları daha sonrasında ise yine
sağlıklarını kazanmaları için paralarını harcadıkları görülmektedir.
Bu döngüyü erkenden fark eden ve
algılayan bireylerden oluşan toplumlar hayatın tadını çıkartmak için belli bir
miktarda ekonomik gelir seviyesini kabul etmiş ancak kazandıkları paranın biriminin değerli hale
getirilmesi için
baskı uygulamıştır.Bu baskı elbette topluma ve toplumu yöneten ve yönlendiren
devlete karşıdır.Ancak buradaki baskı konusu da toplumumuzda ne yazık ki yanlış anlaşılmış diğer bir konudur.Baskının
pozitif bir türünü algılayamamış olan bireylerimizin baskıyı büyüklük ve makam,
mevki kullanmak olarak algılaması gayet normaldir.
Toplumumuzda ne yazık ki baskı zaten
normal bir şekilde algılanmadığı için, devlete millet tarafından yapılan baskı
da elbette hemen negatif bir yönde olmaktadır.Bu negatiflik yüzünden kurumlar
ve kurumlar içerisinde çalışanlar ile toplum arasındaki soğukluk büyük bir önem
kazanmıştır.Toplumda zaten sınıfların belli bir düzeyde hissedilmesi, bu sınıfların
ekonomik sosyal
ve kültürel farklılıklar ile ayrılması hangi konuda olur ise olsun bireyin eğitimini etkilemektedir.Eğitimin
dahi dezenforme olduğu ve anlamının anlaşılamadığı toplumumuzda, bireylerin
eğitiminin ekonomik kazanç sağlaması için okuldan okula savrulması olarak
algılayan toplumun, bireyin her konuda eğitim alması gerektiğinin farkında
olmaması ise çok büyük bir kayıptır.
Eğitimin sadece okullar ile sınırlı
kalmaması bireyin hayattan zevk alabilmesi için kendisini geliştirmesi için kendi
çabası ile okuması araştırma yapması ve bunları hobi haline getirmesi kendisini
geliştirmesi ile beraber sosyal çevresindeki insanları da aydınlatmasına yol
açacaktır.Elbette biliyoruz ki bireyler toplum için ya da diğer insanlar için
kolay kolay bir şey yapmaz.Toplum için kitap okuduğunu iddia eden bir birey
bana göre en başta zaten yalan söylüyordur.İnsan kendi açlığı için çalışır
kendi açlığı için okur.Bir dönem toplumumuzda bu tür insanları görmekteydik,
ancak ben toplum için okuduğunu ve toplumu aydınlatmak için çalıştığını söyleyen
bireylere inanmamaktayım…
İnsan önce kendisini tanır ve kendisini
geliştirir daha sonrasında ise sosyal çevresini ve arkadaşlarını düzenler bilgilendirir.Ancak
tabi ki burada kime neyi anlattığımız da önemlidir.Karşımızdaki insan eğer
anlamamak üzerine kurulu ise bizim anlatmamız çok da önemli değildir…
Salih Yücel GÜR