4 Nisan 2018 Çarşamba

TDV İslam Ansiklopedisi Tercüme Hareketleri

Tercüme hareketlerinin temel etkenlerinden biri de jeopolitik şartlar ve bunlara bağlı olarak müslümanların tabii şekilde kadîm birikimi tevarüs etmeleridir. Değişik kaynaklarda bilim ve felsefenin Sumerler, Fenikeliler ve Mısırlılar’dan antik Yunan’a geçtiği ileri sürülmüştür. En eski düşünce tarihçilerinden biri olan Diogenes Laertios felsefenin Fenike, Mısır, Pers ve Keldânîler gibi eski medeniyetlerden Yunanlılar’a geçtiği yönünde iddialar bulunduğunu kaydetmekte, ancak bu iddialara karşı çıkarak Yunanlılar’ın felsefenin kaynağı olduğunu ileri sürmektedir (Ünlü Filozofların Yaşamları, s. 13-15). Bununla birlikte Yunanlılar ile diğer kültürler arasında hiçbir etkileşimin bulunmadığını söylemek doğru değildir. Zira -sağlamlığı bazı araştırmacılar tarafından sorgulansa da- birtakım tarihsel olgular bu tür etkileşimlerin kaynağı kabul edilebilir. Meselâ Zerdüşt hikmetlerine dair Kitâbü’l-Mevâlid adlı eserde Kral İskender’in ele geçirdiği topraklardaki astronomi, tıp, astroloji ve diğer bilimlerle ilgili eserleri Yunanca’ya tercüme ettirdiği şeklinde iddialar yer alır (Gutas, s. 46). Fârâbî de felsefî ilimlerin eski Irak halkı olan Keldânîler’de bulunduğunu ve onlardan Mısır’a, Mısır’dan Yunanlılar’a, onlardan da Süryânîler’e ve Araplar’a geçtiğini belirtmektedir (Tahsîlü’s-saâde, s. 54). Yine tercümeler döneminin en büyük düşünürlerinden Câhiz’in kadîm mirasın çevrilmesi hususundaki ifadeleri intikalin mantığını gösterir: Hint kitapları nakledildi, Yunan hikmetleri tercüme edildi, Fars âdâb ve hikemiyatı tahvil edildi. Onların bir kısmı çok iyiydi, bazıları ise eksikler taşıyordu ... Zaten bu kitaplar milletten millete, asırdan asıra, dilden dile nakledilmiş ve bize kadar ulaşmıştır. Öyle ki biz tevarüs edenlerin ve inceleyenlerin sonuncusuyuz (Kitâbü’l-Ĥayevân, I, 75). Bu türden aktarım hareketlerini dikkate alan bazı modern yazarlar bu tabii intikal durumlarını öğretim merkezlerinin aktarımı şeklinde adlandırmıştır. Buna göre İlkçağ ve Ortaçağ’da öğretim merkezlerinin nakli birkaç defa gerçekleşmiştir. Bunlardan biri Atina’dan İran’a ve İran’dan Harran’a doğru, diğeri İskenderiye’den VII ve VIII. yüzyılın Suriye manastırlarına doğru, üçüncü bir hareket Süryânî kültüründen Arap kültürüne, yani İskenderiye’den Bağdat’a doğru olmuştur. Bu yaklaşım çerçevesinde Ortaçağ Felsefesi adlı eserini kaleme alan Alain de Libera söz konusu aktarımın devamını ifade ederken, “Bağdat’tan Kurtuba’ya, sonra Toledo’ya, başka bir deyişle müslüman Doğu’dan müslüman Batı’ya ve oradan hıristiyan Batı’ya giden yeni bir aktarım sayesinde hıristiyan Batı derin uykusundan uyanacaktı” demektedir (s. 21).